Nilüfer Belediyespor Başkanı Muharrem Or'un Mehmet Terzi'nin Federasyon Başkanlığı döneminde Atletizm Kadınlar Baş Antrenörü olarak görev yaparken bulaştığı spor ahlaksızlığı olan doping skandalı nedeniyle 4 yıl spordan men cezası almasını bahsettiğim yazıya Atletizm camiası, Belediye Başkanı Şadi Özdemir gibi ilgisiz kalmadı.
Türk Atletizminin en saygın isimleri aradı ve benim, sporcularına yasaklı madde temin eden adamlardan birisi olarak mahkum olan bir isim olarak Nilüfer'e yakışmıyor dediğim Muharren Or'un Mehmet Terzi döneminde nasıl kirli bir yapının içinde Baş Antrenör olduğunu ve bu grubun Türk Atletizmine nasıl kötülük ettiklerini bir bir anlattılar.
Bunların döneminde Avrupa'da , dünyada ve olimpiyatlarda fırtına gibi esen kızlarımızın bugün isimlerinin bile unutulması hatta yok sayılmaları normal midir?
Süreyya Ayhan, Nevin Yanıt, Elvan Abeylegesse, Nevin Yanıt, Aslı Çakır Alptekin, Gamze Bulut Alemitu Bekele ve Karin Melis Mey gibi branşlarının en iyi atletleri, aldıkları doping sebebiyle farklı sürelerde cezaya maruz kaldı ve unutturuldular.
Kendisinin bana attığı mesajda ifade ettiği gibi bu sporcuların hepsini tanıdığını ve baş antrenörleri olarak görev yaptığını itiraf ettikten sonra kendisinin FETÖ tarafından cezalandırıldığını yazdı.
Normal şartlarda Olimpiyat Şampiyonu olan Aslı Çakır Alptekin'in adının bir spor kompleksine verilmesi gerekmez miydi?
Baş Antrenör Muharrem Or ve ekibinin ve hatta sporcuların derdi göndere Türk Bayrağı çektirmek, kürsüye çıkmak değil devletin ödül yönetmeliği gereği yüzlerce cumhuriyet altını paylaşmak olduğunu ifade ettiler.
Aslında sporcularda doping aldıklarını biliyorlar ama doping kontrol radarına takılmazsak altınları alırız hesabını yapıyorlar.
İnsan araştırınca neler öğreniyor.
Doping ilaçları olduğu gibi doping silici anti doping ilaçları da olduğundan yarış sonrası alınan ter, kan ve idrar numünelerinde doping çıkmadığını fark eden spor hekimleri ve uzmanları her sporcu için biyolojik pasaport sistemi geliştiriyor ve derecelerini takip ederek şüpheli gördüğü yarış derecesinin sahibini çok detaylı tahlil ve kontrolle yakalıyor.
Hatırlar mısınız?
Londra 2012 Olimpiyatlarında 1500 metre finalinde Aslı Çakır Alptekin ile Gamze Bulut altın ve gümüş madalyanın sahibi oldu.
Türk Atletizm Tarihinin ilk ve en büyük başarısını mutluluk gözyaşları içinde izlemiştik.
Ama Muharrem Or'un iki sporcusu dopingli çıktı ve madalyaları geri alındı bize de geriye utancı kaldı.
Sporcusunu doping kontrolünden kaçıran kişiden antrenör olur mu?
Böyle adama sizin olmayan sadece 5 yıllığına emanet edilen kulüp teslim edilir mi?
Gerçi Mehmet Terzi'nin sporculuk döneminde Avrasya /85 de buna benzer yarışa yarı yoldan katılıp derece alma rezaleti var ama derecelerle oynanıp skandal ört bas ediliyor da konumuz o değil.
Biz atletizmi çileli ve amatör bir spor olarak biliriz ama işin içine bezirganlar girince , herkes gibi eskiden tanıdığım ama yazım üzerine beni aramasıyla yeni tanıştığım bir duayen atletin bana dediği “ Hocam uluslararası yarışlarda belki kürsülere çıkamıyorduk ama bunlar gibi ülkemizin başını öne eğdirmedik. Bunların dönemi 102 yıllık Türk Atletizminin en karanlık ve utanç dönemidir. ” sözü Mehmet Terzi Muharrrem Or ve Ekibinin gerçek yüzlerinin fotoğrafıdır.
Şu anda yarışmalara giden atletlerimize potansiyel dopingci muamelesi yapıldığını ve gururumuzun kırıldığını iddia ediyorlar.
Gelelim Şadi Özdemir'in önemsemediği, Muharrem Or'un küçümsediği spor ahlakına uymadığı için 4 yıllık men cezasının özelliklerine;
Bu ceza infazın ertelenmesi, kulüp başkanının locaya girememe hak mahrumiyeti veya futbol teknik direktörünün sahaya giremeyip locadan telefonla takımı yönetmesine benzemiyor.
Bu trafikte kırmızı ışıkta geçme cezası değil, ömür boyu boynunda taşıyacağı kara bir lekedir.
Bu yüz kızartıcı cezayı alan kişinin atletizm sahalarına girmesi, sporcularla temas kurması, konuşması ve hatta pistte yarış izlemesi bile yasak ediliyor.
Ve camiadan dışlanıyor.
O dönemde bir çoğunun ömür boyu ceza alması, bu dahil birkaçının 4 yıl men cezası almasını da özel ilişkilerle izah ve iddia ediyorlar.
Şimdi böyle bir kimliği Nilüferspor'un başına getiren, sonradan öğrendiyse bile hala görevde tutan bir kişinin etik değerlerini sorgulamak Nilüfer'in hakkıdır.
Bu kadar kirli bir konuyu görmezden gelen kafanın, Aydın'da seçimden yıllar önce hakkında açılan ihale fesatı ve yolsuzluk dava ve iddialara yaklaşımının da farklı olmayacağını düşünüyorum.
Konuyu üç soru bitirelim...
Belediyeler yasa gereği bütçelerinin binde 12 sini spora ayırıyorlar ama nedense bu bütçe maalesef halk toplu sporuna ve amatörlere harcanmadığı gibi belediyesporlara yapılan imar kaynaklı EXTRA bağışlardan oluşan paralel bütçe yaratıldığı herkesin malumu iken yüz kızartıcı bir suçtan hükmü olan birinin başkan olması ahlaki midir?
Paralel Bütçe yaratma çalışmaları yapılıyor mu? As Başkan olarak atadığınız İlker Mehmet Şener kimdir ve spor yöneticiliği geçmişi var mıdır?
Siz gerçekten Nilüfer halkına hizmet ediyor musunuz?