SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Diyetlerdeki Yoyo Etkisi

Yazının Giriş Tarihi: 04.03.2024 14:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.03.2024 14:20

“Defalarca diyet yaptım , sürdüremiyorum. 5 kg veriyorum 10 kg geri alıyorum.”

 Bu cümleler size tanıdık geldi mi ?

Obezitesi olan bireyler ve fazla kiloya sahip yetişkin bireylerin sayısı 1,9 milyarı aştı ve çocukluk çağı obezitesinden 340 milyondan fazla çocuk etkileniyor. Ancak sürdürülemeyen diyetlerin sonucunda ağırlık kaybı yaşayan kişilerin 5 yıl içinde kilonun %80’i ve daha fazlasını geri aldığı görülüyor.

Çoğu kişi, genellikle Yo-yo diyeti olarak adlandırılan kilo döngüsü nedeniyle kilo kaybını sürdürmede başarısız olur. Kilo alımı sıklıkla ilk yıl içinde başlıyor ve sonraki 2 ila 5 yıl içinde müdahale öncesi kiloya ulaşılıyor veya eski ağırlığın üzerine çıkılıyor. Peki yanlış nerede yapılıyor ?

En yeni moda diyetle aç kalarak diyet /detoks yaptınız sonra tekrar normal bir şekilde yemek yediniz  ve diyetten sonra tartılar öncesine göre daha yüksek bir sayı gösteriyor. Yapılan her düşük kalorili diyette olduğu gibi hızlı ağırlık kayıpları sürdürülebilir olmamakla birlikte daha fazla ağırlık kazanımı için de bir risk faktörüdür.

Yoyo etkisi olarak adlandırılan kilo döngüsü, enerjiyi korumayı amaçlayan, yani enerji harcamasının azalması, enerji alımının artması ve beyin-çevre iletişiminin bozulması gibi fizyolojik karşı düzenleyici mekanizmalar tarafından yönlendirilir.

Bu durum vücudun fizyolojik olarak verdiği bir alarmdır.  Vücudumuzda bazı organ/dokular glikoza bağımlıdır. Bu hücreler enerji elde etmek için yağ yakamazlar. (Uzun süreli yakıtsız kalmadıkları sürece) Öte yandan kas hücreleri, yeterli karbonhidrat olmadığında yağ yakabilir. Ancak beyin yalnızca glukozu kullanabilir.  Beyin, insülin müdahalesi olmadan bile glikozu hücre içine emebilen bir organdır. Bu nedenle, eğer az kalori ve az karbonhidrat içeren düşük kalorili  bir diyet uygularsak, beyin çok az glikoz alır. Ve bunun gerçekleşmemesi için vücut, vücudun kendi proteininden yeniden glikoz oluşturma yeteneğine sahiptir. Protein ve yağ asitleri kullanılarak glukoz eldesi başlar. Bu sürece glukoneogenez denir. Bu enerji harcatan bir olay olsa da uzun vadede hücrelerin açlığı daha fazla insülin salınımına neden olur ve vücudun bazal çalışma hızı düşer. Sonucunda normal rutin yeme düzenine dönüldüğünde bile ağırlığın fazlası kazanılabilir.

Bu yalnızca fizyolojik bir olay olmamakla birlikte aynı zamanda psikolojik etkileri de bulunmaktadır. Minnesota Açlık Deneyi, açlık ve kıtlığın fizyolojik etkilerle kalmayarak daha çok yeme için psikolojik bir alt yapı oluşturduğu ve hatta yeme davranışını bozduğu görülmüştür. Diyet dönemlerinde yemekten tamamen kısıtlanmak asansörde kalmış ve koşarak çıkmaya çalışıyormuş gibi hissettirebilir. Sağlıklı yaşam ve sağlıklı kilonun sürdürülmesi  için düşük kalorili diyetleri bir çıkış kapısı görmek sürekli diyet yap bırak halinde olduğumuz yo-yoya benzer. Bunun yerine yaşam tarzı değişiklikleri ile sürdürebileceğiniz bir rutine odaklanmak çok daha efektif olacaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.