İsviçre'nin en büyük bankası UBS'nin raporuna göre geçen sene en yüksek bireysel servet artışı yüzde 157 ile Türkiye'de görüldü.

Türkiye'deki bireysel servet artışının 2028'e kadar yüzde 43 daha artması öngörülüyor.

Araştırmaya katılan 56 gelişmiş ve gelişmekte olan ekonominin 52'sinde 1 milyar dolar ve üzeri servete sahip yetişkin sayısının 2023-2028 yılları arasında artması öngörülüyor.

Yani raporun Türkiye ile ilgili kısmının özeti şu:

Halkın büyük çoğunluğu ekonomik kriz ile boğuşurken, servet sahipleri zenginliğine zenginlik katıyor.

Bir başka ifadeyle zengin daha çok zenginleşiyor, yoksul daha da yoksullaşıyor.

Bu köşenin sıkı takipçileri son yazılarımda, kurumlar vergisine tabi mükellefler ve ücretliler dışındaki mükelleflerin yüzde 60’ının vergi ödemediğini, kalan kısmının ise sembolik vergiler ödediğini yazdığımı hatırlayacaktır.

Bu verinin sahadaki yansıması, her bir adisyonun 5 sıfırlı rakamlarla başladığı lükse restoranların zarar göstermesidir.

Mesela Amazon kurucusu Jeff Bezos’un 3,5 milyon lira hesap ödediği Datça’daki restoranın ne kadar gelir vergisini ödediğini çok merak ediyoruz.

Bir işletmenin yıllarca zarar edip, faaliyetlerine devam etmesi, hayatın olağan akışına aykırıdır.

Ancak bizim işletmeler, ekonomi, iktisat, işletme gibi disiplinlere rahmet okuturcasına ayakta kalmaya devam ediyor.

Denetim ise hak getire.

Sözü USB’nin raporuna getirip, yazımı noktalayacağım.

Mehmet Şimşek’in adına sıkılaştırma dediği, ‘kemer sıkma’ politikasının, geniş halk kitlelerini limon gibi sıktığının göstergesidir, servet artışı raporu.

Nitekim düşen enflasyon değil, milletin alım gücü ve yaşam standardıdır.