Ahlak yoksa “YENİDOĞAN” , “ESKİDOĞAN” fark etmiyor!
Yazının Giriş Tarihi: 22.10.2024 21:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.10.2024 21:26
Toplumsal ahlak çöküntüsünün hazin sonuçlarına tanıklık ediyoruz.
Bu son olsun dedikçe, daha acısı dinmeden peş peşe yenileri geliyor.
Evlerde, caddelerde sokaklarda kavga bitmiyor.
Herkes en küçük bir tartışmada kendi kanunu üzerinden hüküm veriyor ve infazını yapıyor.
Biz ne ara bu hale geldik diye düşünmeye vakit bile yok.
Bir tarafta devleti soyup abat olanlar, bir tarafta pazarlardan çıkma ürünleri toplayıp yemek yapmaya çalışanlar var.
Ekonomik göstergeler buz gibi soğuk ve ürpertici ama her şeyin bir çaresi var diyoruz ama kaybedince bir daha asla bulamayacağımız ahlakı unutuyoruz.
Gündeme yetişmenin imkanı yok.
Henüz Narin davası açılmadan, Tekirdağ’ı iki yaşında bebek tecavüzünü yaşadık.
Biz bu değiliz, münferit olayları topluma mal etmek haksızlıktır masalına sığınıyoruz derken…
Karşımıza “YENİDOĞAN ÇETESİ” çıktı.
Her türlü sağlık sorununa devlet kapısında çare arayan biri olarak, özel hastanelere şüphe ile bakardım.
Randevu alma, karşılama ve koltukta sıra beklememe lüksü dışında en iyi ve doğru hizmeti devlet hastaneleri ile Tıp Fakülte Hastanesinden aldım.
Bursa’da ideal koşullara sahip hastane sayısı bir elin parmaklarını bile geçmez ama alt alta isim yazınca iskambil destesi kadar hastane var ve insan sağlığı üzerine kumar oynuyorlar.
Sırf para kazanmak uğruna bebekleri sağlıksız ortamda ölüme gönderenleri lanetliyorum.
Ve bu iblisler evlerine gittiğinde anasının, babasının, çocuğunun, çoluğunun yüzüne nasıl bakıyorlar diye merak ediyorum.
Bu ahlaksızlara ne Hipokrat yemini ne de alınlarının secdeye değmeleri kar etmiyor.
14 yıl önce By Pass geçiren ve periyodik muayene olan biri olarak kalp ile ilgili ciddi tecrübelerim vardır.
Geçenlerde ellili yaşlarda bir kardeşim beni aradı.
Bursa’da bir özel hastanenin kardiyoloji kliniğinde muayene olduğunu söyledi.
Yapılan muayene sonucunda kalp çeperinde normalin üzerinde yoğun kılcal damarlar olduğunu, acil olarak fazlalıkları elektrik ile yakacaklarını bunun bedelinin 70.000 TL olduğunu, sonraki aşamada kalp yetersizliği yaşanırsa kalp pili takılacağını teker teker anlatmışlar.
Bu tabloyu daha önce birisinden dinlemiştim.
Yüreğin ağzında atıyor mu, yani taşikardin var mı diye sordum?
Hayır abi dedi.
Tansiyonun var mı dedim?
Yok abi 13 – 14 / 8-9 gibi dedi.
Yüzünde kızarması, nefesinin yetmediği oluyor mu dedim?
Belli bir şey yok dedi.
Yav sen hangi şikayetle hastaneye gittin dedim?
Abi arada sırada kalbim atarken ritim bozukluğu fark ettim ve kontrol amaçlı gittim dedi.
Sende aritmi var olabilir, bence bunun için güvendiğim bir hoca ondan randevu al dedim.
İki gün sonra aradı ve hoca büyük bir sorunu olmadığını aritmisini ilaç ile çözebileceklerini ilaçları kullandıktan üç ay sonra tekrar gelmesini söylemiş.
Yaklaşık altı ay geçti ve her şeyin yolunda olduğunu biliyorum.
Z.S.K. un bu gerçek öyküyü şunun için yazdım.
Derdimize çare bulmak için lüks hastaneye gitmek yerine doğru hekime muayene olmak gerektiğini bilmiyoruz.
Doğum için tecrübeli doktorlara teslim olmak yerine kapısında pembe ya da mavi çelenk içinde bebeğin adı yazılan hastaneleri tercih ediyoruz.
Bu havalı(!) ortamı doğumun ön şartı olarak görüp, iyilerine maddi gücümüz yetmediği için de apartmandan marketten bozma özel hastanelerde özelde doğum yaptık demek için eşimiz ve bebeğimiz için risk alıyoruz.
İstanbul’da “ YENİDOĞAN ” çetelerinin çöktüğü hastanelerin fiziksel yapılarına bakarsınız tehlikeyi fark edersiniz.
Sağlığımız üzerinde pazarlık yapma şansımızın olmadığını bilenlerin ahlakı dumura uğradığı zaman “ YENİ DOĞAN “ ya da “ ESKİ DOĞAN ” olarak sömürülmek kaderimiz oluyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman GÜRÇAY
Ahlak yoksa “YENİDOĞAN” , “ESKİDOĞAN” fark etmiyor!
Toplumsal ahlak çöküntüsünün hazin sonuçlarına tanıklık ediyoruz.
Bu son olsun dedikçe, daha acısı dinmeden peş peşe yenileri geliyor.
Evlerde, caddelerde sokaklarda kavga bitmiyor.
Herkes en küçük bir tartışmada kendi kanunu üzerinden hüküm veriyor ve infazını yapıyor.
Biz ne ara bu hale geldik diye düşünmeye vakit bile yok.
Bir tarafta devleti soyup abat olanlar, bir tarafta pazarlardan çıkma ürünleri toplayıp yemek yapmaya çalışanlar var.
Ekonomik göstergeler buz gibi soğuk ve ürpertici ama her şeyin bir çaresi var diyoruz ama kaybedince bir daha asla bulamayacağımız ahlakı unutuyoruz.
Gündeme yetişmenin imkanı yok.
Henüz Narin davası açılmadan, Tekirdağ’ı iki yaşında bebek tecavüzünü yaşadık.
Biz bu değiliz, münferit olayları topluma mal etmek haksızlıktır masalına sığınıyoruz derken…
Karşımıza “YENİDOĞAN ÇETESİ” çıktı.
Her türlü sağlık sorununa devlet kapısında çare arayan biri olarak, özel hastanelere şüphe ile bakardım.
Randevu alma, karşılama ve koltukta sıra beklememe lüksü dışında en iyi ve doğru hizmeti devlet hastaneleri ile Tıp Fakülte Hastanesinden aldım.
Bursa’da ideal koşullara sahip hastane sayısı bir elin parmaklarını bile geçmez ama alt alta isim yazınca iskambil destesi kadar hastane var ve insan sağlığı üzerine kumar oynuyorlar.
Sırf para kazanmak uğruna bebekleri sağlıksız ortamda ölüme gönderenleri lanetliyorum.
Ve bu iblisler evlerine gittiğinde anasının, babasının, çocuğunun, çoluğunun yüzüne nasıl bakıyorlar diye merak ediyorum.
Bu ahlaksızlara ne Hipokrat yemini ne de alınlarının secdeye değmeleri kar etmiyor.
14 yıl önce By Pass geçiren ve periyodik muayene olan biri olarak kalp ile ilgili ciddi tecrübelerim vardır.
Geçenlerde ellili yaşlarda bir kardeşim beni aradı.
Bursa’da bir özel hastanenin kardiyoloji kliniğinde muayene olduğunu söyledi.
Yapılan muayene sonucunda kalp çeperinde normalin üzerinde yoğun kılcal damarlar olduğunu, acil olarak fazlalıkları elektrik ile yakacaklarını bunun bedelinin 70.000 TL olduğunu, sonraki aşamada kalp yetersizliği yaşanırsa kalp pili takılacağını teker teker anlatmışlar.
Bu tabloyu daha önce birisinden dinlemiştim.
Yüreğin ağzında atıyor mu, yani taşikardin var mı diye sordum?
Hayır abi dedi.
Tansiyonun var mı dedim?
Yok abi 13 – 14 / 8-9 gibi dedi.
Yüzünde kızarması, nefesinin yetmediği oluyor mu dedim?
Belli bir şey yok dedi.
Yav sen hangi şikayetle hastaneye gittin dedim?
Abi arada sırada kalbim atarken ritim bozukluğu fark ettim ve kontrol amaçlı gittim dedi.
Sende aritmi var olabilir, bence bunun için güvendiğim bir hoca ondan randevu al dedim.
İki gün sonra aradı ve hoca büyük bir sorunu olmadığını aritmisini ilaç ile çözebileceklerini ilaçları kullandıktan üç ay sonra tekrar gelmesini söylemiş.
Yaklaşık altı ay geçti ve her şeyin yolunda olduğunu biliyorum.
Z.S.K. un bu gerçek öyküyü şunun için yazdım.
Derdimize çare bulmak için lüks hastaneye gitmek yerine doğru hekime muayene olmak gerektiğini bilmiyoruz.
Doğum için tecrübeli doktorlara teslim olmak yerine kapısında pembe ya da mavi çelenk içinde bebeğin adı yazılan hastaneleri tercih ediyoruz.
Bu havalı(!) ortamı doğumun ön şartı olarak görüp, iyilerine maddi gücümüz yetmediği için de apartmandan marketten bozma özel hastanelerde özelde doğum yaptık demek için eşimiz ve bebeğimiz için risk alıyoruz.
İstanbul’da “ YENİDOĞAN ” çetelerinin çöktüğü hastanelerin fiziksel yapılarına bakarsınız tehlikeyi fark edersiniz.
Sağlığımız üzerinde pazarlık yapma şansımızın olmadığını bilenlerin ahlakı dumura uğradığı zaman “ YENİ DOĞAN “ ya da “ ESKİ DOĞAN ” olarak sömürülmek kaderimiz oluyor.