Türkiye’de yarışa katılan partilerin, psikolojik üstünlüğü elde etmek açısından 31 mart seçimleri son 20 yılın en kritik seçimlerinden biriydi.
Bu seçimlerde mühürsüz oylar gündeme gelmedi. Sandık sayımları bitmeden, seçim sonuçları ilan edilerek oldu bittiye getirmeler, atı alanın üsküdarı geçmesi, elektriklerin kesilmesine neden olduğu iddia edilen trafoya kedilerin girmesi ve en önemlisi de kazandırmaya programlanmış sistemlerin devrede olduğuna dair hiçbir haber çıkmadı.
Tüm bu olumsuzlukların gündeme gelmemesi bana göre seçmen iradesinin en doğru biçimde yansıtılmasında oldukça önemli ve sevindirici bir durumdu. Bu bir demokrasi şöleniydi.
Ancak yine de bazı beldelerde toplu seçmen kaydırmalar yaşandığı yapılan paylaşımlardan net biçimde anlaşıldı.
Devletin resmi kurumu tarafından bir partinin başkan adayına seçilme hakkı tanındığı halde ve aday % 55 ile kazansa da, hakkı teslim edilmedi; bu olayın olumsuz sonuçları gündem oluşturmaya devam edeceği bellidir. Umarım ve dilerim ki, bu yanlıştan dönülür ve milletin iradesine saygı duyulur.
Mudanya’da ise çok yönlü haliyle, duruşuyla ve konuşmalarıyla güven veren bir aday Deniz Dalgıç kazandı. Onun oldukça yetenekli ekipleriyle birlikte, yüksek tempolu enerjik çalışması yanında özellikle ev, ev sokak, sokak dolaşarak çalışan kadınların olağan üstü gayreti takdire değerdi.
Mudanya nüfusunun önemli ölçüde emeklilerden oluşması ve emekli maaşlarının satın alma gücünün alabildiğine düşürülmüş olması, seçim sonuçlarını etkileyen en önemli faktörlerden biri olmuştur.
Türk Halkının Demokrasiye Olan Bağlılığı ve Demokrasi İnancı Bir Kere Daha İspatlandı!
Osmanlı’dan günümüze 200 yıldan fazla geçmişi olan demokrasi kültürünün, Türk insanın bir parçası olduğunu gördük.
Son elli yıldır her on yılda bir, dış mihraklı darbe şartlarını oluşturmaya yönelik planlı kışkırtmalara rağmen, bu milletin sağduyusu hep galip gelmiştir. Etnikçi, mezhepçi, cinsiyetçi, bölgeci vb ayrıştırıcı, çatıştırıcı etkisi için yürütülen kimlikçi siyaset, bu millete çok büyük bedeller ödetsede kökü dışarıda planlayıcılar, istediği sonucu alamamışlardır. Bunun en temel nedeni Türk milletinin sağduyusudur, olgunluğudur. Ve 31 Mart 2024 seçimlerinde bu övünülecek yönümüz bir kere daha gözlenmiştir.
Anadolu Erenler Kültürünün, Seçmen Davranışlarında Gözlemlenen İzleri Nedir?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkına, Türk Milleti Denir.” sözüyle tanımladığı “Türk milleti” kavramı üzerinden tanımlanan milliyetçiliğin adı Atatürk milliyetçiliğidir. Bu yaklaşım aslında binlerce yıldır sevgi, saygı, hoşgörü temelinde gelişen Anadolu Erenler Kültürünün çağa uygun yeniden tanımıdır.
Bu tanımda asla hiçbir etnik kökene, mezhebe, bölgeciliğe bir vurgu yoktur. Kimliklere sonsuz saygı vardır, kimlikçilik yoktur.
Ancak sonradan üretilen CIA malı “Türk-İslam Sentezi” kavramı üzerine tanımlanan milliyetçiliğin birleştirici değil, ayrıştrıcı, ötekileştirici etkisi özellikle planlanmış bir ayrışmanın temelidir. Ve Etnikçi mezhepçi yaklaşımlar, sevgi hoşgörünün temel alındığı erenler kültürüne yani öz yapımıza uymaz.
Türk Milletinin Özüne Uygun Olanı, Demokratik Cumhuriyettir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş sürecinde önemli bir dönüm noktası olan 4-11 Eylül Sivas Kongresi, ulusal egemenliğe dayalı yeni bir yönetim şeklinin oluşturulması, ulusal birlik ve bütünlüğün sağlanması yönünde kararlar alınmıştır.
Sonrasında 23 Nisan 1920’de TBMM ile birlikte fiilen kurulan cumhuriyetin ilanı, 29 Ekim 1923 tür.
Dönemsel koşulların zorlayıcılığı yanında, Avrupanın 200 yılda büyük bedeller ödeyerek geliştiridiği aydınlanma ve sanayileşme sürecini yaşayamamış ve 11 yıl süren acımasız savaşlar sonunda yanmış, yıkılmış bir çoğrafyada yokluklar içinde, orta çağ seviyesinde yaşayan Anadolu halkının aydınlanma ve kalkıma süreci, yapılan devrimler, okuma yazma seferberliği vb ile 1923-1938 arası 15 yılda olağan üstü mesafe kat edilse de, milli demokratik devrimler tamamlanamadan 1945 sonrası gelişen dünya savaşlarının olumsuz etkileri ve ABD etkisiyle gelişen karşı devrim süreci, gelişim hızını olumsuz etkilemektedir.
Rotası Doğudan Batıya Olan Bir Dünya Gemisi ve Yolcuları
Ve en dibe düştüğümüz umutsuzluğun arttığı yıllarda çevremde sıklıkla ifade ettiğim cümlelerimde “Dünyayı büyük bir gemi gibi düşünelim, adı “dünya gemisi” olsun. Ve dünya üzerinde var olan 200 civarı ülkenin her birini dünya gemisinin ayrı ayrı yolcuları olarak varsayarsalım. Rotası doğudan batıya doğru olan bu geminin içinde yolcuların bazıları gemi rotasının tersi yönünde de gitseler; farklı farklı yönde de yürüseler, sonuçta gemi nereye gidiyorsa, tüm yolcular yani tüm ülkeler aynı limana doğru yol alacaklardır.”
Yani dünyanın en stratejik coğrafyasında yer alan ve tüm dünya ülkeleriyle birçok bağlantıları olan, her türlü olumsuz etkiye rağmen dünya ile aynı yönde gelişim ve değişim içinde olan ve birçok alanda yüksek potansiyele sahip ülkemiz, 21. Yüzyıla girerken, çoğu kripto, yönünü 15. Yüzyıla dönmüş orta çağcı yapılanmaların peşinden sürüklenmeyecektir.
Kaldı ki, birbiriyle kıyasıya mücadele eden, birbirini şirke girmekle suçlayan, sanata, felsefeye, bilime, akla sırt dönmüş, kendinden menkul bu demokrasi düşmanları, memleketi karanlıklara sürükleyebilmesi eşyanın tabiatına akırıdır; olmaz yani.
Yeni çağda mızrak çuvala girmeyecek, su akacak yolunu bulacak ve dünya gemisi nereye gidiyorsa dünyanın en önemli bir parçası olan ülkemiz orada olacaktır.
2500 yıllık bir geçmişi olan demokrasi uygulamaları, her geçen çağda gelişimini sürdürürken Türkiye’de bu gelişimin bir parçası olacaktır.
Son olarak Mudanyamıza tekrar dönersek “Barışın ve Kardeşliğin başkenti Mudanya” sloganını daha da etkinleştirmek adına “Barışın, Kardeşliğin ve Demokrasinin Başkenti Mudanya” cümlesini çok daha anlamlı buluyor ve bu yönde değişiklik yapılmasını öneriyorum.
Ve “Yeni seçilen belediye başkanımız Sn. Deniz Dalgıç’ı tekrar tebrik eder ve başarılar dilerim.” temennimle bu haftaki yazımı sonlandırmış olayım.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hakkı Güleç
Seçim Notlarım ve Demokrasi Kültürümüz!
Türkiye’de yarışa katılan partilerin, psikolojik üstünlüğü elde etmek açısından 31 mart seçimleri son 20 yılın en kritik seçimlerinden biriydi.
Bu seçimlerde mühürsüz oylar gündeme gelmedi. Sandık sayımları bitmeden, seçim sonuçları ilan edilerek oldu bittiye getirmeler, atı alanın üsküdarı geçmesi, elektriklerin kesilmesine neden olduğu iddia edilen trafoya kedilerin girmesi ve en önemlisi de kazandırmaya programlanmış sistemlerin devrede olduğuna dair hiçbir haber çıkmadı.
Tüm bu olumsuzlukların gündeme gelmemesi bana göre seçmen iradesinin en doğru biçimde yansıtılmasında oldukça önemli ve sevindirici bir durumdu. Bu bir demokrasi şöleniydi.
Ancak yine de bazı beldelerde toplu seçmen kaydırmalar yaşandığı yapılan paylaşımlardan net biçimde anlaşıldı.
Devletin resmi kurumu tarafından bir partinin başkan adayına seçilme hakkı tanındığı halde ve aday % 55 ile kazansa da, hakkı teslim edilmedi; bu olayın olumsuz sonuçları gündem oluşturmaya devam edeceği bellidir. Umarım ve dilerim ki, bu yanlıştan dönülür ve milletin iradesine saygı duyulur.
Mudanya’da ise çok yönlü haliyle, duruşuyla ve konuşmalarıyla güven veren bir aday Deniz Dalgıç kazandı. Onun oldukça yetenekli ekipleriyle birlikte, yüksek tempolu enerjik çalışması yanında özellikle ev, ev sokak, sokak dolaşarak çalışan kadınların olağan üstü gayreti takdire değerdi.
Mudanya nüfusunun önemli ölçüde emeklilerden oluşması ve emekli maaşlarının satın alma gücünün alabildiğine düşürülmüş olması, seçim sonuçlarını etkileyen en önemli faktörlerden biri olmuştur.
Türk Halkının Demokrasiye Olan Bağlılığı ve Demokrasi İnancı Bir Kere Daha İspatlandı!
Osmanlı’dan günümüze 200 yıldan fazla geçmişi olan demokrasi kültürünün, Türk insanın bir parçası olduğunu gördük.
Son elli yıldır her on yılda bir, dış mihraklı darbe şartlarını oluşturmaya yönelik planlı kışkırtmalara rağmen, bu milletin sağduyusu hep galip gelmiştir. Etnikçi, mezhepçi, cinsiyetçi, bölgeci vb ayrıştırıcı, çatıştırıcı etkisi için yürütülen kimlikçi siyaset, bu millete çok büyük bedeller ödetsede kökü dışarıda planlayıcılar, istediği sonucu alamamışlardır. Bunun en temel nedeni Türk milletinin sağduyusudur, olgunluğudur. Ve 31 Mart 2024 seçimlerinde bu övünülecek yönümüz bir kere daha gözlenmiştir.
Anadolu Erenler Kültürünün, Seçmen Davranışlarında Gözlemlenen İzleri Nedir?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkına, Türk Milleti Denir.” sözüyle tanımladığı “Türk milleti” kavramı üzerinden tanımlanan milliyetçiliğin adı Atatürk milliyetçiliğidir. Bu yaklaşım aslında binlerce yıldır sevgi, saygı, hoşgörü temelinde gelişen Anadolu Erenler Kültürünün çağa uygun yeniden tanımıdır.
Bu tanımda asla hiçbir etnik kökene, mezhebe, bölgeciliğe bir vurgu yoktur. Kimliklere sonsuz saygı vardır, kimlikçilik yoktur.
Ancak sonradan üretilen CIA malı “Türk-İslam Sentezi” kavramı üzerine tanımlanan milliyetçiliğin birleştirici değil, ayrıştrıcı, ötekileştirici etkisi özellikle planlanmış bir ayrışmanın temelidir. Ve Etnikçi mezhepçi yaklaşımlar, sevgi hoşgörünün temel alındığı erenler kültürüne yani öz yapımıza uymaz.
Türk Milletinin Özüne Uygun Olanı, Demokratik Cumhuriyettir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş sürecinde önemli bir dönüm noktası olan 4-11 Eylül Sivas Kongresi, ulusal egemenliğe dayalı yeni bir yönetim şeklinin oluşturulması, ulusal birlik ve bütünlüğün sağlanması yönünde kararlar alınmıştır.
Sonrasında 23 Nisan 1920’de TBMM ile birlikte fiilen kurulan cumhuriyetin ilanı, 29 Ekim 1923 tür.
Dönemsel koşulların zorlayıcılığı yanında, Avrupanın 200 yılda büyük bedeller ödeyerek geliştiridiği aydınlanma ve sanayileşme sürecini yaşayamamış ve 11 yıl süren acımasız savaşlar sonunda yanmış, yıkılmış bir çoğrafyada yokluklar içinde, orta çağ seviyesinde yaşayan Anadolu halkının aydınlanma ve kalkıma süreci, yapılan devrimler, okuma yazma seferberliği vb ile 1923-1938 arası 15 yılda olağan üstü mesafe kat edilse de, milli demokratik devrimler tamamlanamadan 1945 sonrası gelişen dünya savaşlarının olumsuz etkileri ve ABD etkisiyle gelişen karşı devrim süreci, gelişim hızını olumsuz etkilemektedir.
Rotası Doğudan Batıya Olan Bir Dünya Gemisi ve Yolcuları
Ve en dibe düştüğümüz umutsuzluğun arttığı yıllarda çevremde sıklıkla ifade ettiğim cümlelerimde “Dünyayı büyük bir gemi gibi düşünelim, adı “dünya gemisi” olsun. Ve dünya üzerinde var olan 200 civarı ülkenin her birini dünya gemisinin ayrı ayrı yolcuları olarak varsayarsalım. Rotası doğudan batıya doğru olan bu geminin içinde yolcuların bazıları gemi rotasının tersi yönünde de gitseler; farklı farklı yönde de yürüseler, sonuçta gemi nereye gidiyorsa, tüm yolcular yani tüm ülkeler aynı limana doğru yol alacaklardır.”
Yani dünyanın en stratejik coğrafyasında yer alan ve tüm dünya ülkeleriyle birçok bağlantıları olan, her türlü olumsuz etkiye rağmen dünya ile aynı yönde gelişim ve değişim içinde olan ve birçok alanda yüksek potansiyele sahip ülkemiz, 21. Yüzyıla girerken, çoğu kripto, yönünü 15. Yüzyıla dönmüş orta çağcı yapılanmaların peşinden sürüklenmeyecektir.
Kaldı ki, birbiriyle kıyasıya mücadele eden, birbirini şirke girmekle suçlayan, sanata, felsefeye, bilime, akla sırt dönmüş, kendinden menkul bu demokrasi düşmanları, memleketi karanlıklara sürükleyebilmesi eşyanın tabiatına akırıdır; olmaz yani.
Yeni çağda mızrak çuvala girmeyecek, su akacak yolunu bulacak ve dünya gemisi nereye gidiyorsa dünyanın en önemli bir parçası olan ülkemiz orada olacaktır.
2500 yıllık bir geçmişi olan demokrasi uygulamaları, her geçen çağda gelişimini sürdürürken Türkiye’de bu gelişimin bir parçası olacaktır.
Son olarak Mudanyamıza tekrar dönersek “Barışın ve Kardeşliğin başkenti Mudanya” sloganını daha da etkinleştirmek adına “Barışın, Kardeşliğin ve Demokrasinin Başkenti Mudanya” cümlesini çok daha anlamlı buluyor ve bu yönde değişiklik yapılmasını öneriyorum.
Ve “Yeni seçilen belediye başkanımız Sn. Deniz Dalgıç’ı tekrar tebrik eder ve başarılar dilerim.” temennimle bu haftaki yazımı sonlandırmış olayım.