Akademik çalışmalarım nedeniyle 3 yıldır sık bulunduğum Kuzey Makedonya Üsküp ve Gostivar kentlerinde yaşayan emekli Türk bürokratları ile sohbetlerim yanında 25 yıldır yaşamakta olduğum “emekliler ilçesi Mudanya” insanlarında gözlemlediğim benzer sosyopsikolojik yönden bahsedeceğim.
Derste gündeme getirdiğim ve öğrencilerimden konuyla ilgili gözlemlerini, anılarını yazmalarını ve yazında yer alan bilimsel makaleleri araştırmalarını bir ders konusu olarak vermiştim.
Sonuçlar Üzerine Özet Köşe Yazısı:
Hayatınızın en önemli rolü bir anda bittiğinde geriye ne kalır? Çoğumuz için bu, sadece emekliliktir. Ama ya o rol, bir ülkenin bakanı, büyük bir kurumun başkanı veya etkin bir müdürü olmaksa?
Emekli olmuş, on yıllar sonrasında bile "Sayın Başkanım," "Sayın Müdürüm" diye hitap edilen o kişileri gözlemliyor, hatta bazen hiyerarşi karşıtı duruşunuzla onların konfor alanını bozarak istenmeyen kişi haline gelebiliyorsunuz.
Bu durum, aslında bir nezaket meselesinden çok, derin bir psikolojik mekanizmayı işaret ediyor.
Makamın Bıraktığı "Hayalet Ağrısı"
Üst düzey bir kamu görevlisi, makamının gücüyle yıllarca adeta bir "usta rol" (master role) taşır. Bu rol, kişinin kimliğiyle o kadar bütünleşir ki, görevden ayrılmak, uzvunu kaybetmiş gibi bir "kimlik boşluğu" yaratır.
İşte tam bu noktada, sosyolojinin “Rol Bırakma Teorisi” devreye girer. Teoriye göre, eski rollerimizden ayrıldığımızda geride bir "rol kalıntısı" (role residue) kalır.
Nasıl ki, bir yeni bir eve taşındıysanız eski evin kokusu üzerinizde kalır, işte bu rol kalıntısı da öyledir. Kişi, yeni emekli hayatının belirsizliğinde, eski rolünün güç, takdir ve otorite normlarına tutunmaya çalışır.
Kültürel Kod: Bizim gibi hiyerarşinin güçlü olduğu toplumlarda, bu unvanlar sadece bir isim değil; aynı zamanda bir toplumsal sözleşmedir. Bu hitaplar, kişinin o toplumsal sözleşmeye göre hala önemli ve ayrıcalıklı olduğunu teyit etmenin en kolay yoludur.
"Çapa Etkisi": Değerliliği Sabitlemek, Geçmişin Anılarını Söküp Alıp Getirmek
Çevredeki insanların emeklide olsanız “sayın müdürüm” “sayın başkanım” “sayın bakanım” gibi ısrarla unvanı kullanmaya devam etmesi, aslında o emekliler için kritik bir psikolojik işlev görür ki adına “Çapa Etkisi” diyebiliriz.
Bu hitap, o kişinin zihnini anında makamının zirvesindeki günlere, yani güvende, değerli ve önemli hissettiği anıları canlandırır tekrar o güçlü ve iyi hissettiren yönü okşanır. Bürokratların emeklilikteki sade hayatta bulamadığı öz-saygı ve önemlilik duygusunu, sadece o "Sayın…" sözleriyle yeniden kazanır.
Bu durum, Sosyal Kimlik Teorisi ile de açıklanır. Bireyin öz-saygısı, ait olduğu yüksek statülü sosyal kategoriye (eski yöneticiler) bağlıdır. Unvanla hitap edilmek, bu yüksek statülü kimliğin sembolik olarak devam ettiğini gösteren bir onay sözleridir.
Eşitlikçi Tavır Neden Rahatsız Eder?
Peki, siz birikiminizle, özgüveninizle ve en önemlisi hiyerarşiye karşıt yani hiyerarşiyi hiç sevmeyen, eşitlikçi yaklaşımınızla ona sadece bir insan gibi diğer insanlarla eşitleyen davrandığınızda oldukça iyi niyetli de olsanız neden "patavatsız" veya "itici" oluyorsunuz?
Çünkü siz, onların yerleşik sosyal şemasını ve narsistik beslenmesini tehdit ediyorsunuz.
1.Narsistik Beslenme: Yıllarca süren yüceltilme, bazı yöneticilerde narsistik eğilimleri güçlendirir. Onlar için saygı, eşitlikçi bir karşılıklı ilişki değil, hak ettikleri bir itaat biçimidir. Sizin eşitlikçi duruşunuz, bu narsistik ihtiyacı beslemeyi reddeder.
2.Sosyal Düzenin İhlali: Onların zihni, dünyayı "kim üstte, kim altta" kuralına göre okur. Siz bu kuralı çiğnediğinizde, onların güvenli ve tanıdık sosyal düzeni bozulur. Bu da otomatik olarak rahatsızlık, hatta öfke yaratır. Sizin tavrınız, onlar için "statümün geçerliliğini reddetmek" anlamına gelir.
Çözüm: Saygılı Mesafe
Eğer bu tür zorlayıcı etkileşimler sizi yoruyorsa, en pratik çözüm, sizin de sezgisel olarak bulduğunuz yolda ilerlemektir:
Saygılı Formalite ve Mesafe.
Unvanla hitap etmeye devam ederek sosyal nezaket kuralına uyun (verin çapayı geçin gidin ki en azından öfkeyle arkanızdan konuşmasın), ancak ilişkiyi samimiyetten uzak, mesafeli ve profesyonel tutun. Bu, onların beklediği "görünüşteki" hiyerarşiyi kabul ederken, kişisel ve duygusal sınırlarınızı korumanızı sağlar.
Bu yaklaşım bir ikiyüzlü tavır değil zor insanlarla ilişkiyi belli düzeyde de olsa sürdürebilme durumu idare etmeye yönelik esnek olma gerekliliğidir.
Unutmayın, onlarla olan ilişkiniz sizi değil, onların makam kaybı travmasını yansıtıyor. Bazen, en büyük özgürlük, bir başkasının sizi tanımlama biçimine boyun eğmemek, ancak yine de toplumsal uyumu sürdürecek kadar esnek olabilmektir.
“Hayat ben neysem oyum öyle eğilip bükülmem” sözü ile çıkarları karşısında bin bir şekle girenler ayrı ayrı konulardır.
Ve bir de şu yön var ki, denetim odaklı korku kültüründe yetişmiş otorite hayranlığınız gelişmişse ve “devlet büyüğü” kavramını içselleştirmişseniz bürokrat emeklilerine hayranlığınız devam edebilir.
Aksi takdirde gelişim odaklı değerler kültürünü özümsemiş daha eşitlikçi daha demokrat bir kişiliğe sahipseniz insanların makamları gözünüzde sıfırlanırken tüm insanlara sadece insan oldukları için aynı derecede değer verir, eşitlersiniz ve hiyerarşik yön otorite figürü sizin için hiçbir anlam ifade etmeyebilir.
Yani en gelişmiş toplumlarda olduğu gibi başkanlar dahil tüm memurların birer halk hizmetçisi “public servant” olduğunu düşünürsünüz.
Ancak her ne olursa olsun ahlaken sorgulanmayan çıkarlara endeksli olmayan ve durum gereği geliştirilen dengeli ve esnek tavırlar profesyonel olmanın gereğidir.