SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

GEÇMİŞİN YÜKLERİ

Yazının Giriş Tarihi: 07.12.2024 14:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.12.2024 14:05

Geçmişin yükleriyle yaşamak, çuval taşımaya benziyor. Sırtımızda çuval taşımaya Affedemediklerimizle işe başlarsak, burası en katı, en duvarlı olduğumuz yerdir. Çünkü haksızlığa uğradığımızı düşünürüz...

Hayattan alacaklı olduğumuz, bir yerde görürüz kendimizi. Bu mağduriyet bile duruma göre insana kendini güçlü hissettirebilir, Haklı olmayı önemli bir statüymüş gibi de görebiliyoruz...

Kendine acıma, melankoliklik, lanet okuma gibi hisler aslında kendimizi karanlığa gömdüğümüzün işareti oluyor.

Bununla ilgili bir bilgelik hikayesi de vardır. Bir öğretmen öğrencilerine affedemediği kişilerin yerine bir torbaya her kişi için bir patates koymalarını söyler. Tabi öğrenciler de o heyecanla düşünmeden torbalarını doldururlar. Öğretmenleri şimdi 1 hafta boyunca bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız, ama nereye giderseniz gidin, O torbada sizinle birlikte gelecekler. Tabi 1 hafta sonra öğrencilerin halini bir düşünün, bezgin, bitkin, canları sıkılmış bir haldeler... Ağırlığı bir yana, patatesler bir yandan kokmaya başlamışlar... Geçmişe dair pişmanlıklar, duygusal yükler, affetmediğimiz olaylar, insanlar da bu patateslere benzerler. Ve dahası onları taşıma süremiz 1 haftadan çok daha fazladır. Ne kadar ağırlık yaptıklarını, ağır koku da yayarak ortamı da kirlettiklerini bir düşünelim. Bu ağırlıkla, bu yükle, yorgunlukla insan yeni başlangıçlar da yapamaz hale gelir...

Kısacası geçmişi sırtımızda taşıyarak aslında en büyük kötülüğü kendimize yapıyoruz. Yaşam döngülerle çalışıyor, bu durum kendini tekrar ettiriyor. Böylece hayatımızı da bir parça heba ederiz.

İnsan bunu kendine neden yapar?

Affetmedim ile işe başlarsak, burası katı olduğumuz yerdir. Çünkü haksızlığa uğradığımızı düşünürüz Öyle olmuş da olabilir...

Buna sebep olan kişinin cezasını çeksin, yaptıklarının karşılığı bulsun isteriz. Bu son derece doğal bir tepkidir de… Çünkü kızgınlığın, öfkenin sonucudur.

Aslında oradaki kızgınlığın arkasında kendimizle ilgili fark edilmeyi bekleyen bir algı var.

"Bu bana ne hissettirdi? Kızgınlığımın ardında ne var?"

Sorusunu sorarsak, kendimizle ilgili hakikat bilgisine adım, adım ulaşabiliriz. (Zaten tümünü kendimden de bildiğim için yazıyorum.)

Bir şeylerin farkına vardıysak bunları dönüştürmek durumundayız. Haklı olmayı değil, mutlu olmayı tercih etmek daha iyi fikir kendimiz için... Hayatımızda yeni sayfalar açabilmek için… Bunu kendi iyiliğimiz, sağlığımız için yapacağız. O yüklerin bize hiçbir faydası olmadığı gibi.

Hayattan alacaklı değil, hayattan razı olmamız gerekiyor. Duyguları da bastırmak değil, yaşamak lazım… Kızgınsak, kızgınızdır kırgınsak, kırgınızdır. Bu duygunun içinden de geçmek gerekir, ancak ondan sonra bir sakinlik gelir. Geçmişte yaşadığımız için bu duygu durumlarını hissederiz aslında.

Tek gerçekse şu ANdır. Geçmiş yükleri bu ana taşıdığımızda, yeni şeyler yaratmakta güçlük çekiliyor. Hakikatte bizler ne hal üzereysek, hayatta önümüze koyduğu o oluyor. Bunlarla yüzleşmeye açık olmalıyız her zaman. O zaman yaşadıklarımızla helalleşmeyi öğreneceğiz. Bu benim hikayem demeyi bileceğiz.

HAYAT bizden net bir şekilde büyümemizi bekler. Eski düşüncelere saplanmaktan, üzülmekten vazgeçmemizi bekler. İçimizdeki çocuğu da büyütmemiz gerekiyor bu durumda…

Geçmişi kafamızda durmadan evirip çevirip aklımız hala yıllar önce olan meselelerde takılı kalıyorsa, kendimizle kavgamız bitmemiş demektir bu.

Sonucu belirleyen hep içimizdeki kavgadır aslında...

Kendimizle kavgada mı olalım? Yoksa, içsel huzuru kendimiz mi yaratalım? Cevabı bizde…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.