SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

ANTALYA DİPLOMASİ FORUMU VE ULUSLARARASI VİCDANIN ÇÖKÜŞÜ

Yazının Giriş Tarihi: 11.04.2025 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.04.2025 21:52

Dördüncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu, bu yıl “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek” temasıyla kapılarını açarken, dünyanın gözleri aynı anda bir başka gerçeğe çevrilmiş durumda: Gazze’de aylardır, yıllardır ve hatta asırdır süren, neredeyse mekanikleşmiş bir şiddet ve yok etme düzeni. Bu durum, yalnızca uluslararası hukukun, ahlaki normların ve diplomatik kuralların sistematik olarak ihlaline değil, insanlığın vicdanının yok olduğunu da bizlere göstermektedir.

Gazze’de yaşanan soykırım; İsrail’in acımasız saldırıları, ABD’nin sınırsız diplomatik ve askeri desteğiyle birleşerek, adeta “uluslararası sistemin çöküş provası”nı sahnelemektedir. Hastaneler bombalanırken, çocuklar enkaz altında can verirken, Birleşmiş Milletler’in yaptığı tek şey “derin endişe” açıklamalarıyla sınırlı kalmakta. Bu sessizlik, yalnızca Batı’nın değil, tüm insanlığın vicdanını zedelemektedir. Uluslararası kuruluşların evet belki de duyguları yoktur. Fakat o kurumları yöneten kişilerin insanlığı ve duygularının olduğu açıktır. Bir çocuğun, günümüz özgür ve gelişmiş modern dünyasında (!) katledilmesi sadece Gazze’ye ve Filistin’e yapılmış bir suç değildir. İsrail tüm dünyadaki insanlara karşı suç işlemiştir. Tüm insanlığı, tüm kurumları hedef almıştır. Ve müdahale edilememesi, İslam dünyasında her geçen gün daha da büyük bir aciziyet ve zayıflık olduğunu öne çıkartmaktadır. Tüm İslam alemi, geçmişten bu yana tecrübe ettiği acı deneyimlere karşı bir “öğrenilmiş çaresizlik” fikri ile hareket etmektedir. Bu durum açıkça 2 milyar Müslüman halkın ve devletlerinin esasında sahip olduğunu zannettiği güç ve kudretten çok uzakta olduğunu da açıkça göstermektedir.

Doğu Türkistan'da ise Çin’in etnik ve kültürel soykırıma yönelik baskıcı uygulamaları; toplama kampları, zorla çalıştırma, dini ibadetlerin yasaklanması gibi yöntemlerle sürerken, yine dünya büyük bir sessizlik içinde. Asya-Pasifik’in yeni merkantilist devi Çin, ekonomik bağımlılık araçlarıyla dünya kamuoyunun dilini bağlamış, vicdanını susturmuştur. Batı’da ABD-İsrail merkezli zulüm, Doğu’da Çin merkezli zulüm açıkça görülüyorken, çok kutuplu dünya düzeni diye televizyonlarda popülist söylemleri ezberlemiş papağanlar ne yazık ki dünya meselelerini yüz yıl önce yazılmış literatürle toz pembe analizlerle tekrarlamaktadır.

Bu tabloda “diplomasi”den ne anlaşılabilir?

Diplomasi, eğer sadece güçlünün hukukuysa, eğer uluslararası hukuk sadece seçici elitlerin uygulamalarla işliyorsa, eğer uluslararası kuruluşlar yalnızca Batı’nın politik çıkarlarına göre hareket ediyorsa, hangi kavram hangi kuruluş ile çözüm üretebiliriz. Tüm literatürün mülga edilip gerçeklerin konuşulma vakti çoktan gelmiştir. Antalya Diplomasi Forumu tam da bu çarpık yapının sorgulanması için bir fırsat olabilir.

Antalya Diplomasi Forumu, Türkiye’nin küresel meselelerdeki pozisyonunu yeniden tanımlaması açısından stratejik bir dönemeçtir. Türkiye, artık sadece ara bulucu veya gözlemci değil, “adalet ve vicdan merkezli diplomasi”nin sözcüsü olmalıdır. Bu da pasif denge politikalarından ziyade, ilkeli bir duruş gerektirir. Gazze meselesinde, Türkiye yalnızca insani yardımlarla değil, daha sert ve etkili diplomatik manevralarla bölgesel baskı grupları oluşturmalı, uluslararası ceza mekanizmalarının devreye sokulması için öncülük etmelidir.

Doğu Türkistan’da, Çin’e ekonomik bağımlılık kaygısını aşarak, insan hakları temelinde açık ve kararlı bir tutum sergilenmelidir. Bu mesele yalnızca dini ya da etnik bir dayanışmanın değil, insan onurunun savunusudur. Bu durumu, devletçe tam manasıyla dile getirebilme iradesini öncelikle net olarak yapabilmemiz gerekmektedir.

Uluslararası sistemin yeniden inşası için Türkiye, gelişen ve büyüyen Orta Güçler (Middle Powers) ile yeni diplomatik bloklar kurmalı; BRICS, G-20, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi yapılar vicdan ekseninde bir diplomasiye zorlamalıdır. Vicdanın ve insanlığın ön plana alınmadığı hiçbir uluslararası oluşum krizlere ve zulümlere çözüm üretemeyecektir.

Dijital diplomasi, medya gücü ve kamu diplomasisi araçları çok daha aktif kullanılmalı, Türkiye’nin sesi yalnızca diplomatik masalarda değil, küresel kamuoyunun vicdanında da duyulmalıdır. Mevcut dünya düzeni kitle iletişimin ve kamu diplomasisinin çok iyi ve stratejik yönetilmesini gerektirir. Zulmün daha net bir şekilde duyurulmaya devam edilmesi önemlidir.

Antalya Diplomasi Forumu, sadece bir diplomatik toplantı değil; kırılma noktasında olan dünya düzeninde Türkiye’nin nasıl bir pozisyon alacağını göstermesi açısından da kritik bir eşiktir. Gazze’de çocuklar öldürülürken, Doğu Türkistan’da kimlikler silinirken diplomasi sessiz kalamaz. Türkiye, bu sessizliği bozmakla yükümlüdür. Çünkü tarih, yalnızca yanlışları ifade edenleri değil, doğru yerde duranları yazar. Firavunun karşısında olmak yetmez, Musa’nın da yanında olmak icap eder. Bilinmelidir ki, mevcut dünyada ekonomik güce sahip değilseniz, devletçe ve milletçe ne sistemli bir boykot yapabiliyor ne de ticari bir yaptırım uygulayabiliyorsunuz. Ekonomik güç güncel konjonktürde diplomatik ve askeri gücün üstünde bir güç göstergesidir. Zira İslam aleminin bu durumda olmasının yegâne sebebi de budur. Güçlü devletler arzu ettiği sonuçları çoğu defa müzakere yoluyla değil, kararlarını dikte ederek, sertçe alırlar. Diplomasinin yazılı kurallarının dışında bazen rasyonel görünmeyen somut kararlar ve aksiyonlar alınması gerektiği uzun süredir açıkça görülmektedir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.