SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İdarecilikten İradeciliğe Terfi Etmek

Yazının Giriş Tarihi: 03.06.2025 20:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.06.2025 20:22

İnsan, yaratılışı gereği hem arayandır hem de inşa edendir. Fakat bu arayış bazen öyle yanlış mecralara sapar ki, inşa yerine imhaya, üretim yerine tüketime, hakikat yerine gösterişe yönelir.

Bugünün dünyasında ne yazık ki pek çok insan, makamın peşinde, mevkiin arkasında, idarenin koltuğunda kendini arıyor, kendine yer arıyor.

Oysa asıl mesele, koltukta kim oturduğu değil; orada oturanın neye irade ettiği, neye direndiği, neyi temsil ettiğidir.

İdareci olmak için çoğu zaman sadece sistemin çarkına uyum sağlamak yeterlidir.

Sesi çok çıkmayan, göze batmayan, yukarının gölgesinden fazla ayrılmayan biriyseniz, makamlarda hızla yükselebilirsiniz.

Lakin bu, gerçek anlamda bir yükselme midir? Birilerinin sayesinde (gölgesinde) gelinen yerlerde o gölge üzerinizden gittiğinde açıkta kalmaz mısınız?

İrade sahibi olmak ise bambaşka bir şeydir. Feraset ehli, fikri kabiliyeti olan az sayıda insanımız hemen bir değil on adım öne çıkıyor.

Marifet, rüzgâr herkesin yelkenini savururken, kendi rotasında ısrar edebilmek; işte asıl terfi budur.

Bu yüzden mesele, koltuğa oturmak değil, bir fikri ayakta tutabilmektir. Makamlar kişilere değil, kişiler makamlara değer biçmelidir.

Bugün birçok yönetici görüyoruz: tabelasında büyük unvanlar, kartvizitinde kalın başlıklar… Ama özüne indiğimizde ne uğruna var olduğunu bilmeyen, yönettiği kurumu sadece bir geçim kaynağı yahut ego tatmini olarak gören yüzlerce insan… Fikrî donanım, içsel muhasebe, manevi sorumluluk olmadan yükselen bu tiplerin, aslında sadece pozisyon değiştirdiğini; iradelerini ise çoktan bir yerlere teslim ettiklerini görüyoruz. Kazanılmış roller yerine, teslim edilmiş emanet rolleri sahipleniyorlar.

Oysa fikirsiz idare, kaptansız bir gemiye benzer: rotasız, ilkesiz, sahilsiz…

Geçici alkışlara, günübirlik hesaplara göre yön değiştiren bu gemiler, bir gün mutlaka batar.

Bu millete, bir dönemlik adam değil, her dönemde çizgisi belli, muhtevası esaslı şahsiyetler lazım.

Bir toplumun kaderi, fikir adamlarının kıymet gördüğü oranda değişir. Ne zaman ki fikir ehli susturulur, yerine dalkavuklar getirilir, orada çürüme başlar. Fikir adamı; günü kurtaran değil, istikbali inşa edendir. İrade sahibidir çünkü hakikat bellidir. Fikir ehline önem verilmeyen toplumların mazide yaşadığı makus tecrübeler hepimizin malumudur. Bunun için elbette şuurlu bir nesil inşası gerekiyor. Merhum Bilge Mimar Turgut Cansever’in ifade ettiği üzere; “Şehirleri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz o nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder...” Zira bu cümle fikri niteliği olmayan idarecilerin, idare etme kudretini elinde bulundurduğu günümüz şartlarında karşılaştığımız bu vahim tablonun izahıdır.

Bugün ne yazık ki bazı makamlarda, fikrin ağırlığını taşıyamayan, derinlikten yoksun, popülist söylemlerle var olmaya çalışan yüzeysel figürler cirit atıyor.

Oysa bir toplumun istikameti, fikir adamlarının yalnızlığını bitirdiği gün değişir. İdarecilikten iradeciliğe geçmek, bu anlamda bir şahsiyet devrimidir.

Bireyde başlayan bu devrim, muhakkak toplumda tecelli edecektir.

Sitemimizdir; makam için eğilen, menfaat için susan, hakikat için ayağa kalkamayan herkese…

Zira onlar çoğaldıkça, düşünen insanlar yalnızlaşmakta, gençliğimiz fikri nitelik değil, torpil peşinde koşmaktadır. Bu, sadece bireysel bir çöküş değil; kolektif bir intihardır.

Terfi, yukarıdan alınan bir onayla değil, vicdanın kendine verdiği notla olur. İradeli insan; zaman zaman kaybeder gibi görünür, esasında istikrarlı kazanç bu yol ile mümkündür.

Makamı yoksa bile, vakarı vardır.

Mevkisi yoksa da bir niteliği, bir fikri, bir davası vardır.

Her şeye rağmen bu medeniyetin kadim kökleri o denli ulvidir ki; sayısız mihenk taşlarını içerisinden çıkarmaktadır.

Sadece fikri olarak donanımlı olup idare edebilme kabiliyetinin olmadığı bir kişinin de tam manasıyla etkili ve başarılı olabilmesi güçtür. Ziya Paşa’nın ifade ettiği üzere "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." Nitekim, insanın aynası iştir, lafına bakılmaz.

Bir kişinin aklının (fikrinin) seviyesi yaptığı işte görünür. Bir idarecinin icra ettiği eylemlerinde fikri bir derinlik elbette mutlak suretle olmalıdır.

Çünkü fikri niteliği olmayan kişilerin mağduriyetini kendileri değil etki alanındaki kişiler yaşar.

Milletçe, okumaya, fikri gelişime, irade etmenin idare etmekten daha mühim olduğuna dikkat çekmek için geç kalmadık. 21. Yüzyıl Bilgi çağında, değer gören kavramın bilgi ve bilmek olduğu hepimizin malumudur. Ve bilgeliğin sırrı ise fikirden geçmektedir. Fikirlerin savaştığı bir savaşta elbette en güçlü silah kitaptır.

Okumadan, bilgiye erişmeden fikir sahibi olabilmek ise ne yazık ki bir girdaptır.

Bu karanlık girdaptan, okumadan ve fikri olarak gelişmeden çıkamayacağımız çok açıktır.

Okumayan için hiçbir kitap yazılmamış, dinlemeyen için hiçbir söz söylenmemiştir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.