SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Marifet Altın Değil Sarraf Olabilmek Midir?

Yazının Giriş Tarihi: 01.08.2025 09:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.08.2025 09:15

İyi bir sarraf altının iyisini bilir. Efendim başlıktan da fikir yürüttüğünüz üzere som altın değerinde olabilmek, bir de som altının sarrafı olabilmek ifadesini mukayese ederek kaleme aldım. Som altın ifadesi, sarrafiye sektöründe altının en saf ve değerli halini izah etmek üzere daha ziyade eskilerin kullandığı bir tanımdır. Bu yazımda esasen sizler ile bir ikilemi münazara edeceğiz.

Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; bir şahsın altın değerinde olması veya altınlara kader biçen bir sarraf olması arasındaki zorlu bir yolculuk söz konusu… Bizler, toplumun her safhasında dünyevi hayat meşgalesi ve ekmek koşuşturmacası içerisindeyken, farkında olmadan yazgımız bizleri bir yerlerde altın veya sarraf ediyor. Gözleri altın gibi parlayan heyecanlı ve vizyoner gençlerimiz ve bir de yaşamı boyunca binlerce altın gibi insanla tanışmış, onlara tecrübeleriyle ilham olmuş deneyimli birer sarraf gibi yaşlılarımız var.

İnsan yaşlandıkça bir buğday tanesi gibi dolar, eğilir ve dökülür. Her birimizin geçirdiği bu dönüşüm bir hikâyenin sonuna yaklaşıldığını bizlere hatırlatıyor. Etrafımda zaman zaman yaşlılarımızı izliyorum. Bazen bir köyde çalışan çiftçi teyzeleri, bazen bir kıraathane önünden geçerken amcaların sohbetlerini, hayata bakışlarını gözlemliyorum. Yaşlılarımız da bundan yıllar evvel elbette genç ve enerjik kişilerdi. Zaman geçerken insan, hayal kırıklıklarıyla, geç kalmışlıklarla, keşkeler ile sırtına aldığı yükler ile yürüyor ve bu yükler insanın belini büküyor. Ve bu geçmişe kızgınlık hali yaşlılarımızın bilge tecrübelerinin önüne geçebiliyor. Bu acı mazi insanda telafi edilemez izler bırakabiliyor. Nitekim bu izler, esasında kendi içinde birer sarraf olan yaşlılarımızın çevresindeki altın değerindeki gençlere karşı korkunç söz ve tutum içerisinde olmalarına yol açıyor.

İnsan yaşlandıkça çizgileri artar. Bu çizgiler uzun yıllar boyu deneyimlenen şeylerin yaşamlarımızda bıraktığı izlerdir. Çoğu zaman kaderimize kızar, şikâyet eder, sitem ederiz. Geçmişle bitmeyen kavgamız bizleri farklı suçlular bulmaya iter. Oysa iyisiyle kötüsüyle kendi mazimizle, kendi çizgilerimizle var olmalıyız. Albert Camus der ki; Belli bir yaştan sonra insan, kendi yüzünden sorumludur. Bu ifade kendi içerisinde matruşka bebek görünümlü bir cümle…

İnsan kendi yaptıkları yüzünden, yüzüne ve ruhuna yansıyanlardan ancak kendisi sorumludur. “Eğer saçların güzel olsun istiyorsan, güzel çocukların saçlarını okşa. Eğer gözlerin güzel olsun istiyorsan, insanlara güzel gözlerle bak.” Bu ifadeyi Livaneli’den duymuştum. Evet kıymetli okurlar; insanın içi ne ise dışına da o vurur. İçimizde güzel şeyler biriktirelim ki yüzümüzün “Rabbi Yessiri” silinmesin, izler bizi üzmesin. “Kalp ne ile doluysa dilden de o dökülür.” İfadesi ile Hz. Ayşe’nin bu meseleyi destekler nitelikte bir sözünü okumuştum.

Çevrenizde mutlaka sizlerde görmüşsünüzdür; yaşlanan fakat olgunlaşamayan insanlar. Bir zamanlar kendileri birer altın olan, yıllar içerisinde birer sarrafa dönüşen yaşlılarımızda görmüş ve geçirmiş olmanın verdiği olgunluk ne yazık ki görülmüyor. Birey nefsi ile kendi içinde savaşırken, kibir ve nefs yaşlandıkça daha çok bildiğini, daha üstün olduğunu hemen her konuda daha değerli olduğunu insana kabul ettiriyor. Bu süreç sonunda olgun düşünemeyen, olgun bakamayan ve olgun göremeyen yaşlılarımızın ortaya çıkmasına yol açıyor. Ecdat bu konuda “hırs-ı piri” deyimini kullanmış. Yani yaşı ilerledikçe hırsı artan, dünya malı ve değerlerine daha sıkı bağlanan, geçmişin acı hatıralarını çevresindeki kişilerden çıkaran yaşlılarımızı kastetmek üzere söylenirdi.

Velhasıl, yazımın başında sizlere izah ettiğim üzere; iyi bir altın iyi bir sarrafın elinde kıymetlenir. Gençlerimizdeki enerji ve vizyon, yaşlılarımızdaki tecrübe ve olgunluk ile birleştiğinde işte hakiki manada sarraf aradığı altınını bulmuş olur. Gençlik ve yaşlılık arasındaki o kısacık vakti güzel değerlendirirsek, nice cevherleri yerli yerine koyarız. İşte o zaman üç beş adım gerisinde kıraç topraklarımız varken, en gümrah nehirlerimiz boşuna akıp gitmez. Başlıkta sorduğum soruya gelince; marifet ne altın ne de sarraf olabilmek de. Marifet kendi vaktinde doğru olabilmek, bu yolculuğu güzel tamamlayabilmekte…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.