Öncelikle iktidar ve onu destekleyen grup çoklu baro kanununu destekleyip TBMM'ye getirirken, muhalefet ve baroların kahir ekseriyeti eski sistemin devamını istediklerini bunun için yürüyüş ve toplantılar yaptıklarını izliyorduk.
İki baro üyesine çoklu baro sistemini sorduğumda iki farklı cevap aldım.
İlk görüş, temsilde ve seçimde aynı statünün devamını istedi, çoklu baro sisteminin böl parçala yönet anlayışı ile baroların anayasadan kaynaklanan görev, yetki ve haklarının budanacağını söyledi.
İkinci görüş ise mevcut yapılanmanın statükocu olduğunu, üst yönetimin yıllardır belirli bir zümrenin elinde olduğunu bir meslek kuruluşu olarak meslektaşlarının sorunları ile ilgilenmesi ve sorunların çözümü için iktidar kim olursa olsun onlarla diyalog içinde çalışması gerektiğini ancak muhalefet etme dürtüsü içerisinde hareket etmeyi ilke edindiklerini vurguladı. Siyasi partilerin yapması gerekenleri yaparak, genç meslektaşlarının sorunlarına duyarsız kalmanın bedelini ödüyorlar şeklinde oldu.
Ben de kendi başkanlarını kahir ekseriyetle seçip de, ardından kendileri gibi düşünmüyor diye indirme çabası hükümranlık tezahürüdür diyorum.
Aslında siyasi partiler, anayasal kurumlar hatta TBMM bile zamanın gerisinde kalabiliyor.
Dün parlamenter sistem lider sultası hakimiyetine çanak tutuyor diye eleştirilirken, sistemi siyasi partiler yasasını ve seçim yasasını değiştirerek güçlendirmeyenler, bugün güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi bir kavramın peşinde koşuyorlar.
Adama dün aklınız neredeydi diye sormazlar mı?
Mevcut baro yönetim biçiminin aksaklıkları, düzeltilecek uygulamaları hiç yok mudur?
Bu konuda üyeleri demokratik haklarını ifade ve talep etme hakları var mıdır?
Barolar Birliği Başkanı oraya atanarak değil, ezici çoğunlukla seçilerek geldiğinde göre seçenlerin sorumluluğu yok mudur?
Bugün baroma dokunma diyenlerin aslında orama dokunma dediklerini düşünüyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman GÜRÇAY
Baro’ma mı? Orama mı?
Öncelikle iktidar ve onu destekleyen grup çoklu baro kanununu destekleyip TBMM'ye getirirken, muhalefet ve baroların kahir ekseriyeti eski sistemin devamını istediklerini bunun için yürüyüş ve toplantılar yaptıklarını izliyorduk.
İki baro üyesine çoklu baro sistemini sorduğumda iki farklı cevap aldım.
İlk görüş, temsilde ve seçimde aynı statünün devamını istedi, çoklu baro sisteminin böl parçala yönet anlayışı ile baroların anayasadan kaynaklanan görev, yetki ve haklarının budanacağını söyledi.
İkinci görüş ise mevcut yapılanmanın statükocu olduğunu, üst yönetimin yıllardır belirli bir zümrenin elinde olduğunu bir meslek kuruluşu olarak meslektaşlarının sorunları ile ilgilenmesi ve sorunların çözümü için iktidar kim olursa olsun onlarla diyalog içinde çalışması gerektiğini ancak muhalefet etme dürtüsü içerisinde hareket etmeyi ilke edindiklerini vurguladı. Siyasi partilerin yapması gerekenleri yaparak, genç meslektaşlarının sorunlarına duyarsız kalmanın bedelini ödüyorlar şeklinde oldu.
Ben de kendi başkanlarını kahir ekseriyetle seçip de, ardından kendileri gibi düşünmüyor diye indirme çabası hükümranlık tezahürüdür diyorum.
Aslında siyasi partiler, anayasal kurumlar hatta TBMM bile zamanın gerisinde kalabiliyor.
Dün parlamenter sistem lider sultası hakimiyetine çanak tutuyor diye eleştirilirken, sistemi siyasi partiler yasasını ve seçim yasasını değiştirerek güçlendirmeyenler, bugün güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi bir kavramın peşinde koşuyorlar.
Adama dün aklınız neredeydi diye sormazlar mı?
Mevcut baro yönetim biçiminin aksaklıkları, düzeltilecek uygulamaları hiç yok mudur?
Bu konuda üyeleri demokratik haklarını ifade ve talep etme hakları var mıdır?
Barolar Birliği Başkanı oraya atanarak değil, ezici çoğunlukla seçilerek geldiğinde göre seçenlerin sorumluluğu yok mudur?
Bugün baroma dokunma diyenlerin aslında orama dokunma dediklerini düşünüyorum.