Cumhuriyetimiz doğduğumda otuz, ilk okula başladığımda otuz dokuz yaşındaydı, elli yaşına da tanık olduğumda, ortalama insan ömrünün altmuş beş civarında olduğu yıllarda Cumhuriyetimizin asırlık çınar olmasını görmek bana hayal geliyordu.
Bugün cumhuriyetimizin kazanımları sayesinde, yükselen ortalama ömrün, orta yaşlarında bir ferdi olarak cumhuriyetimizin yüz birinci yaşına tanıklık ediyorum.
Bizim nesil savaş görmedi ama savaş sonrası yoksulluklarının en ağır koşullarını yaşarken bile cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmadı ve ülkenin geleceğinden asla şüpheye düşmedi.
Vatan sevgimizi nutuklarla, sloganlarla değil, çalışarak ifade ettik.
Kara lastikle gezmekten, yamalı pantolon ile okula gitmekten asla utanmadık.
Siyah önlüğümüz, kolalı beyaz yakamız ile ilk okulu bitirdik.
Orta okulda ağabeyimden küçülerek bana kalan moda ceketi giyerek, başkalarını özendirdim diye cezaya kalmıştım.
Yedi kardeştik ama yoksul değildik ve anamın dediği gibi “Herşeyin beti bereketi vardı.” sofradan aç kalmazdık.
Şimdi hoca diye geçinenlerin dindarlığı, bizim dönemde yaşanan dindarlığımızın zekatı olamaz.
Dini referanslı bir parti yoktu ama namazı da bilirdik, Ramazan'ı da bilirdik, bayramları da bilirdik.
Cami hocalarına lojmanı mahalle halkı yapar ve maaş verirlerdi.
Ramazanda gündüz kahveler kapalı, bir kaç açık lokantanın ise içerisi görünmesin diyer camları pudra ile kaplıydı.
Oruç tutmasan bile sokakta bir şey atıştırmak ya da su içmeyi ayıp ve günah sayardık.
Alkol satmak belki yasak değildi ama satmaktan utanılırdı.
İçkili mekanların hepsi kapalıydı.
Biz mazeretsiz üç cuma kaçırmanın vebalinin büyük olduğuna inanırdık.
Evimizde namaz ayetlerini öğrenmenin ve namaz kılmanın ödülleri vardı ama en büyük ödül Ayetel Kürsü 'yi ezbere okuyanın olurdu.
Bu yaşam biçimini, bize hiçbirşeyi zorlamadan, mecbur etmeden, ceza vermeden hatta cehennemle bile korkutmadan öğrettiler.
İşte bütün bunlar Cumhuriyetin kazanımları ile oldu.
Peki; Cumhuriyet değerlerini koruyacağım diye cumhuriyet kazanımlarının dibine dinamit koyan yarı aydınlık kafalar kimlerdi?
Aşık Veysel'i kasket ve poturlu diye Ankara'da gezdirmeyenler...
Analarımızın taktığı baş örtüsünü gericilik sembolü görüp kızlarımızı okula sokmayanlar...
Orduevlerine sakallı şehit babalarını bile sokmayan gafil ve cahil rütbeliler...
Militan demokrasi diyerek halkı küçük gören faşist alacakaranlık uşakları...
İkna odaları ile genç kızların beyinlerini resetlemeye çalışan diplomalı beyinsizler...
Bu gün şikayet ettiğimiz ne varsa sizin eserinizdir.
İnatla yanlış yaparak, sizin gibi hastalıklı kafaların antitezini yarattınız.
Bu can bu bedenden gidene kadar Türkiye Cumhuriyetini kutlamaya devam edeceğim ama anmalar önemli kilometre taşları ile daha bir güzel oluyor.
Çok şükür ellisini , yüzünü gördüm ve doya doya yaşadım.
Türkiye Cumhuriyetinin yüzellisine yetişmem imkansız ama yukarılardan bir yerlerden mutlaka izleceğim.
İşte o gün üzüntüden değil, yaşadıklarından, darbelerden, kısır siyasi çekişmelerden arınmış bir gençliği izleyerek sevinçten ağlamak istiyorum.
Atam!
28 Ekim 1923 gecesi ne deseydin o olurdu...
Bazı embesillerin sırf sana laf edebilmek için edeplerinden feragat etmeleri, hala senden korktukları içindir.
Ancak milletine güvenerek “ Beyler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz “ dediğin için vatan ve ben Osman Gürçay sana minnettardır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman GÜRÇAY
Beyler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz...
Cumhuriyetimiz doğduğumda otuz, ilk okula başladığımda otuz dokuz yaşındaydı, elli yaşına da tanık olduğumda, ortalama insan ömrünün altmuş beş civarında olduğu yıllarda Cumhuriyetimizin asırlık çınar olmasını görmek bana hayal geliyordu.
Bugün cumhuriyetimizin kazanımları sayesinde, yükselen ortalama ömrün, orta yaşlarında bir ferdi olarak cumhuriyetimizin yüz birinci yaşına tanıklık ediyorum.
Bizim nesil savaş görmedi ama savaş sonrası yoksulluklarının en ağır koşullarını yaşarken bile cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmadı ve ülkenin geleceğinden asla şüpheye düşmedi.
Vatan sevgimizi nutuklarla, sloganlarla değil, çalışarak ifade ettik.
Kara lastikle gezmekten, yamalı pantolon ile okula gitmekten asla utanmadık.
Siyah önlüğümüz, kolalı beyaz yakamız ile ilk okulu bitirdik.
Orta okulda ağabeyimden küçülerek bana kalan moda ceketi giyerek, başkalarını özendirdim diye cezaya kalmıştım.
Yedi kardeştik ama yoksul değildik ve anamın dediği gibi “Herşeyin beti bereketi vardı.” sofradan aç kalmazdık.
Şimdi hoca diye geçinenlerin dindarlığı, bizim dönemde yaşanan dindarlığımızın zekatı olamaz.
Dini referanslı bir parti yoktu ama namazı da bilirdik, Ramazan'ı da bilirdik, bayramları da bilirdik.
Cami hocalarına lojmanı mahalle halkı yapar ve maaş verirlerdi.
Ramazanda gündüz kahveler kapalı, bir kaç açık lokantanın ise içerisi görünmesin diyer camları pudra ile kaplıydı.
Oruç tutmasan bile sokakta bir şey atıştırmak ya da su içmeyi ayıp ve günah sayardık.
Alkol satmak belki yasak değildi ama satmaktan utanılırdı.
İçkili mekanların hepsi kapalıydı.
Biz mazeretsiz üç cuma kaçırmanın vebalinin büyük olduğuna inanırdık.
Evimizde namaz ayetlerini öğrenmenin ve namaz kılmanın ödülleri vardı ama en büyük ödül Ayetel Kürsü 'yi ezbere okuyanın olurdu.
Bu yaşam biçimini, bize hiçbirşeyi zorlamadan, mecbur etmeden, ceza vermeden hatta cehennemle bile korkutmadan öğrettiler.
İşte bütün bunlar Cumhuriyetin kazanımları ile oldu.
Peki; Cumhuriyet değerlerini koruyacağım diye cumhuriyet kazanımlarının dibine dinamit koyan yarı aydınlık kafalar kimlerdi?
Aşık Veysel'i kasket ve poturlu diye Ankara'da gezdirmeyenler...
Analarımızın taktığı baş örtüsünü gericilik sembolü görüp kızlarımızı okula sokmayanlar...
Orduevlerine sakallı şehit babalarını bile sokmayan gafil ve cahil rütbeliler...
Militan demokrasi diyerek halkı küçük gören faşist alacakaranlık uşakları...
İkna odaları ile genç kızların beyinlerini resetlemeye çalışan diplomalı beyinsizler...
Bu gün şikayet ettiğimiz ne varsa sizin eserinizdir.
İnatla yanlış yaparak, sizin gibi hastalıklı kafaların antitezini yarattınız.
Bu can bu bedenden gidene kadar Türkiye Cumhuriyetini kutlamaya devam edeceğim ama anmalar önemli kilometre taşları ile daha bir güzel oluyor.
Çok şükür ellisini , yüzünü gördüm ve doya doya yaşadım.
Türkiye Cumhuriyetinin yüzellisine yetişmem imkansız ama yukarılardan bir yerlerden mutlaka izleceğim.
İşte o gün üzüntüden değil, yaşadıklarından, darbelerden, kısır siyasi çekişmelerden arınmış bir gençliği izleyerek sevinçten ağlamak istiyorum.
Atam!
28 Ekim 1923 gecesi ne deseydin o olurdu...
Bazı embesillerin sırf sana laf edebilmek için edeplerinden feragat etmeleri, hala senden korktukları içindir.
Ancak milletine güvenerek “ Beyler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz “ dediğin için vatan ve ben Osman Gürçay sana minnettardır.