70’lerin güvenilir kurumu olan basın dünyasına televizyon da girince adını taşradan gelen şarkıcı gibi sahne adını “Medya” ardından da meslek namusunun içine koydular.
Önceleri medya siyaseti kontrol ediyordu ama medyanın namusu çukura düşünce, siyaset medyanın efendisi oldu.
Herkesin ortak şikâyeti oldu gerçekleri yazamamak ama aslında işlerine de geliyordu, bülten kıvamında haberler ve zülfüyara dokunmayan yazılarla emeksiz yemek…
Bursa’da bile önce en namuslu benim ile başlayan medya savaşları, en namussuz sensin diye devam etti.
Şimdilerde Bursa’nın yazılacak bin bir derdi varken kavga en az namussuz benim diye devam ediyor.
Mezar kazıp belge çıkaranlara karşı verilen, şantajlı, montajlı cevapların kamu vicdanına ve Bursa’ya ne faydası var diye düşünen yok.
Dünya yapay zeka, digital üretim ve habercilik, nesnelerin interneti, online alışveriş ile uğraşırken kravat ceket, don gömlek savaşları yapılıyor ve kentin eğrisi doğrusu ile siyasi hafızasına virüs sokuluyor.
Mükremin Çıtır’ın Saldıray abi ve Eyvah Necdet ile kavgaları çok daha seviyeli ve kaliteli idi zaten de raiting tepelerde dolaşıyordu.
Bir konuda bunların hakkını teslim etmem lazım ki; Aynı tarafın taraflarını kendi önlerine siper edip birbirlerine karşılıklı mermi sıkıp duruyor. Mermileri yiyenlerden tık çıkmıyor ama feryadı bunlar basıyor.
Taraf bile olmayan aynı kaderin yolcularını konuldukları hedeften çıkarak bir araya gelmesini bu kayıkçı kavgasına malzeme olmamalarını talep ediyorum.
Bursa konuşulmuyor, YHT 2016 dan beri geleceğim diyor gelmiyor, Oto Test Merkezi Yenişehir’e yapılmadan başka yere taşınıyor, yatırımlar sırt üstü yatıyor.
Bütün kavga kimin daha az namussuz olduğu üzerine kurgulanmış gidiyor ama kimsenin umurunda olmadığı için trajlar 10 binlerden birkaç yüzlere düşüyor ve bütün sektör yazamayan medya damgası yiyor.
İşte bu durum benim çok canımı sıkıyor.
11 yıldır özgürce yazmaya çalıştım ama bazen kurumların ekonomik kırmızı çizgilerini aşamadım diye yeni ve özgür bir dünyaya yelken açtım.
Arkadaşlarım ve ben köşelerimizde ülke bütünlüğüne inancımız ve kamu vicdanı sorumluluğumuzu yüreğimizde hissetmek dışında hiçbir baskıyı kabul etmeden yazacağız.
Yaz(a)madıklarımız olursa bilin ki; bize yasaklandığından değil, kendi basiretsizliğimizden olacaktır.
Böyle dalgalı bir denizde yol alırken kimsenin kayığına binmediğimizi ve kimsenin yedeğine bağlanarak sefere çıkmadığımızı hissedecek ve LİFEBURSA ‘yı keyifle takip edeceksiniz.
Bizi sosyal medyada “beğenin” ve “takip edin”
Adalet ve Bursa adına vereceğimiz mücadelede nefesinizle destek olun diyoruz.
Çünkü bizim Bursa diye bir sevdamız, yanlışları korkmadan haykırmak diye bir derdimiz var.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman GÜRÇAY
Bizim Bursa diye bir derdimiz var!
70’lerin güvenilir kurumu olan basın dünyasına televizyon da girince adını taşradan gelen şarkıcı gibi sahne adını “Medya” ardından da meslek namusunun içine koydular.
Önceleri medya siyaseti kontrol ediyordu ama medyanın namusu çukura düşünce, siyaset medyanın efendisi oldu.
Herkesin ortak şikâyeti oldu gerçekleri yazamamak ama aslında işlerine de geliyordu, bülten kıvamında haberler ve zülfüyara dokunmayan yazılarla emeksiz yemek…
Bursa’da bile önce en namuslu benim ile başlayan medya savaşları, en namussuz sensin diye devam etti.
Şimdilerde Bursa’nın yazılacak bin bir derdi varken kavga en az namussuz benim diye devam ediyor.
Mezar kazıp belge çıkaranlara karşı verilen, şantajlı, montajlı cevapların kamu vicdanına ve Bursa’ya ne faydası var diye düşünen yok.
Dünya yapay zeka, digital üretim ve habercilik, nesnelerin interneti, online alışveriş ile uğraşırken kravat ceket, don gömlek savaşları yapılıyor ve kentin eğrisi doğrusu ile siyasi hafızasına virüs sokuluyor.
Mükremin Çıtır’ın Saldıray abi ve Eyvah Necdet ile kavgaları çok daha seviyeli ve kaliteli idi zaten de raiting tepelerde dolaşıyordu.
Bir konuda bunların hakkını teslim etmem lazım ki; Aynı tarafın taraflarını kendi önlerine siper edip birbirlerine karşılıklı mermi sıkıp duruyor. Mermileri yiyenlerden tık çıkmıyor ama feryadı bunlar basıyor.
Taraf bile olmayan aynı kaderin yolcularını konuldukları hedeften çıkarak bir araya gelmesini bu kayıkçı kavgasına malzeme olmamalarını talep ediyorum.
Bursa konuşulmuyor, YHT 2016 dan beri geleceğim diyor gelmiyor, Oto Test Merkezi Yenişehir’e yapılmadan başka yere taşınıyor, yatırımlar sırt üstü yatıyor.
Bütün kavga kimin daha az namussuz olduğu üzerine kurgulanmış gidiyor ama kimsenin umurunda olmadığı için trajlar 10 binlerden birkaç yüzlere düşüyor ve bütün sektör yazamayan medya damgası yiyor.
İşte bu durum benim çok canımı sıkıyor.
11 yıldır özgürce yazmaya çalıştım ama bazen kurumların ekonomik kırmızı çizgilerini aşamadım diye yeni ve özgür bir dünyaya yelken açtım.
Arkadaşlarım ve ben köşelerimizde ülke bütünlüğüne inancımız ve kamu vicdanı sorumluluğumuzu yüreğimizde hissetmek dışında hiçbir baskıyı kabul etmeden yazacağız.
Yaz(a)madıklarımız olursa bilin ki; bize yasaklandığından değil, kendi basiretsizliğimizden olacaktır.
Böyle dalgalı bir denizde yol alırken kimsenin kayığına binmediğimizi ve kimsenin yedeğine bağlanarak sefere çıkmadığımızı hissedecek ve LİFEBURSA ‘yı keyifle takip edeceksiniz.
Bizi sosyal medyada “beğenin” ve “takip edin”
Adalet ve Bursa adına vereceğimiz mücadelede nefesinizle destek olun diyoruz.
Çünkü bizim Bursa diye bir sevdamız, yanlışları korkmadan haykırmak diye bir derdimiz var.