SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Marmara'yı okuyunca, bana kızın ama küfür yok!

Yazının Giriş Tarihi: 21.02.2025 10:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.02.2025 11:03

Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Bozbey'in ev sahipliğini yaptığı toplantının gündemi Marmara Deniz Kirliliği ve Müsilaj idi.

Yazıma Prof. Dr. Mustafa Sarı'nın sunumundan aldığım cümle ile başlamak istiyorum.

Ben biraz gerçekleri yazacağım,hoşunuza gitmeyecek şeylerden bahsedeceğim. Okurken ne olur üstünüze alının ve bana kızın

Yeter ki durumun vehametinden haberiniz olsun!

2021 de yaşadığımız Müsilaj felaketini bile günümüzde papatya falı bakar gibi olacak olmayacak diye tartışarak magazine çevirdik.

Müsilaj kapıda ve artık meteoroloji biliminin hava tahminini önceden bildiği ve yanılmadığı gibi kesin olarak Nisan'da denizlerimizde ve özellikle Marmara denizinde olacağını biliyoruz.

Müsilaj bir yerlerden gelmiyor.

Bizim, hepimizin, senin, benim, onun kirlettiğimiz ve hasta ettiğimiz denizin dibinde yok olan canlılar salyası olarak su üzerine çıkıyor.

Planktonlar ölüyor, deniz mikro organizmaları ölüyor, deniz çayırlarının, yosunların üzeri beton gibi kaplanarak balıkların besin, bizim oksijen kaynaklarımız olan deniz dibi yaşamı ölüyor.

Marmara Denizi feryat ediyor!

“Ben ölüyorum” diyor.

Hiç birimizin umurunda değil!

Astımlı çocuğumuzun odasında sigara içen duygusuz ve sorumsuz bireyler gibiyiz...

Sadece birimiz, birkaçımız değil, hepimiz!

Bize deniz mundar tutmaz diye öğrettiklerinde, Gemlik'in dolgusuz kıyılarında tenekeden, kağıttan yaptığımız kayıkları yüzdürür, serinlemek için elimizi yüzümüzü yıkardık.

O anlayışla önümüzde1970 lerde çok kötü bir örnek İzmit körfezi varken bile Gemlik körfezini, Mudanya'yı, fosettik çukuruna çevirdik ve bütün Marmara'yı mundar ettik.

Bursa artık Evliya Çelebi'nin dediği gibi “sudan ibarettir vesselam” falan değil,aksine su ve temiz su fakiri bir şehirdir.

Yaşarken, üretirken, kumaş iplik boyarken, ne pahasına olursa olsun kazanalım diyerek derelerimizi, çaylarımızı, yeraltı sularımızı kaybettik ve katlettik.

Nilüfer çayının suyu o yılın moda rengi ile akardı.

Arıtma zorunluluğu yasası çıktı, tesisini yaptık ama maliyet artacak diye çalıştırmadık.

Bakanlık kurduk ama il müdürlükleri denetlemeleri yemekte yapıp, masa başında imza attılar.

Hep ucuz çözümler peşinde koştuk.

Mustafa Bozbey'in dediği gibi atalarımızdan aldığımız mirası kirlettik şimdi bedelini misli ile ödemekle kalmıyoruz, çocuklarımıza bizi lanetleyecekleri çok daha kötü bir miras bırakıyoruz.

Mudanya'nın göbeğinde Demirhane kıyısında serpme ile tuttuğumuz barbunlara, tekirlere, bu gün fiyattan balıkçı tezgahlarında bakmaya korkuyoruz.

Deniz kirliğininin önlenmesi konusunda doğru bildiğimiz o kadar çok yanlış varmış ki; aklımı oynatacaktım.

1980 lerde derin deşarj diye arıtma masalı anlattılar ve hepimizi inandırdılar. Bakanlıklar, Belediyeler milyonlarca dolar harcayarak denize akan sanayi kirliliği taşıyan dereleri, evsel atık kanalizasyonlarını kollektörlerde toplayarak ileri arıtma yapmadan denizin ortasına deşarj eederek çevreyi koruyacağımızı sandık.

Haliç'i pompalarla deşarj ederek Marmara'yı daha büyük Haliç fosseptiği haline getirdik.

Boğaz akıntılarını da yanlış biliyoruz.

Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geçiş düz mantığı ile akıntılar üzerinden Marmarayı temizlemek mümkün olmuyor.

Karadeniz dibinde oksijen ve hayat yok diye oraya çökertmeye gönderdiğimizi sandığımız pislikler, durağan deniz hesabını yapmadığımız için Marmara'nın dibine çöküyor.

Hadi biz bilmiyoruz da okutup Bakan, Vekil. Müdür, Hoca yaptığımız irade de mi bilmiyor.

Oysa bugün 5 milyon m3 kirli suyu denize deşarj ederken sadece yüzde 50 sini arıtabiliyoruz.

Sanayileşmeyelim mi?

Sosyal refah kapısının anahtarı sanayileşmedir ve elbette olmalıdır ama “Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” olmamalıdır.

Çimento fabrikası proseste kullanmak için çektiği yeraltı suyunu aynı kalitede sisteme verecek arıtmasını kurmalıdır.

Karesi Tekstil üretirken, boyarken kazanlarda kullandığı buhar suyu arıtmadan geçirerek devamlı kullanmalıdır.

Ve diğer üretim tesisleri de aynı yöntemle çalışmalıdır.

BTSO ve DOSAB başarılı örnekler olmasına rağmen “biz üretirken suyu kirletiyoruz, fabrikaların bütçe desteği ile membranlı sistemle ileri tekonoloji arıtmaya geçmeliyiz” diyen sanayicilerin olduğunu biliyorum.

Yeşil Çevre iyi niyetli bir adım olsa da çökertme ile fiziksel arıtma dışında bir özelliği yoktur. Kaldı ki onların açık kanala verdiği atık su Gürsu'nun evsel atıkları ile birlikte aynı kirliliğe dönüşmektedir.

Atık su problem değil kazanılmış kaynak olabilir.

Bunu beceren ülkeler var!

Hatta arıtılmış suyu içen ülkeler var.

Almanya'da bir arkadaşım bana "su içiyoruz, atıklarımız Ren nehrine gidiyor, orada arıtılıyor sonra aynı suyu yine içiyoruz" dedi.

Memdran sistemi ile üst seviyede arıtma yapmadan su kullanmaya ve sorumsuzca kirletmeye devam edersek, Marmara ölür, biz de kına kalarız.

Biz hala müsilaj olmaz inşallah kafasındayız.

1999 depreminden Allah'ın takdiri diyerek ders almayıp, 2023 depreminde aynı felaketi yaşatan da bu kafalar değil mi?

Marmara Belediyeler Birliğinin Bursa Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezinde basına kapalı devam eden toplantısının katılımcılarınıkutluyor, çıkacak sonuç bildirgesini merakla bekliyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.