Nilüfer Belediyesinde dükkancıların kullandığı müptezellerin kubur edebiyatı ile Nilüfer halkına izletilen kim daha kirli, kimin ki daha büyük, kim daha hırsız temalı savaş senaryolarından sıkıldım.
İtibar suikastçilerinden nefret ederim.
Bursa'da ben en büyüğüm diyen, kimsenin bulaşmak istemediği fırıldağa bile kendi ifadesiyle diz çöktürdüm.
Şimdi de Mehmet Baransu kokulu imzasız itibar suikastları başladı.
Şadi Başkan için de yazılan çok büyük iddialar ve dizinin final senaryosu yazıldı.
Ama ne hikmetse yarım gün sonra kaldırıldı.
Bir çok okurum içeriği görmedi, hatta başkanın kendisi bile görmediğini söyledi.
Ardından yine imzasız karşı cephe kuruldu.
Birçok isim hedef konarak tehdit edilmeye başlandı.
Eski başkanlar, eski başkan yardımcıları, iş insanları, dükkancı oda temsilcileri, kıyıma uğratılmaya başlandı.
Ama bu operasyonda maksat temiz belediyecilik değil, parmak sallayarak köşe kapma oyunu oynamaktır.
Kayyum aşamasına gelmeye ramak kaldı.
Şadi Başkan için yazılanların kısa bir süre şıppadanak kalkması tesadüf müdür?
Operasyon merkezi olarak anlatılan Nilüferspor'un başına kendi eski il yöneticisinin, yönetim kuruluna özel mali müşavirinin atamasının kriterleri nedir?
Bunun adı süreç yönetmek değil sürece teslim olmaktır.
Bu tablo bana, Nilüfer Belediyesinde hemşericilik yapıldığı , CHP yi yok sayarak ve eski SHP'lilerin kayırılıp makamlara atanması sonucunda, Nilüfer Halkının beş yıl hizmetsiz geçen uzun dönem askerliğe mahkum edileceğini gösterdi.
Gemlik'ten yanına aldığı adama, hatırını çöpe attığı için yazacağım mektubun içeriğini öğrenince bana onun seviyesine inmek sana yakışmaz dediğini dün gibi hatırlıyorum ama şimdi yeni kriterlerini merak ediyorum.
Birkaç kifayetsiz yanında üst aklın dikte edip gönderdiği Bay Aksünger'in Yaman'a verdiği demeçte Nilüfer Belediye Başkanı için mealen “Sen zaten yoksun senin işin patron ne derse onu yapmaktır.” cüreti bile bu mecburi hizmetin şifresidir.
GS derneğine hem de beleş peşkeş çekilen kupon araziye dur diyemeyen bir iradesizlik Nilüfer halkının aday seçiminde aldatıldığının belgesidir.
Mahmut beyin süreci yönetttiği 2.500 m2 bahçeli meyhaneye bir temel atın da; sonrasında el mi yaman bel mi yaman görelim.
Bu yamanın bildiğiniz, şefkatle destek verdiğiniz Yaman ile ilgisi yoktur.
Bize beş yıl için kirli ve gizli mesajların gündem olacağı, bize hizmetlerin ilk günden aksamaya başladığı alacakaranlık kuşağında yaşayacak bir Nilüfer sunuyorsunuz.
Kapı aralarında mırıldanacağınıza gezmekten fırsat bulursanız ders çalışın ve geçmişi sorgulayacak, iddialara yanıt verecek, kendinizi ifade edecek bir toplantı yapın.
Nilüfer'e hizmet ve sorunları konusunda dersinize iyi çalışmadığınızı kendi görüntü ve konuşmalarınıza bakıp kendiniz görebilirsiniz.
Ama sakın çevrenizdeki kifayetsizlere sormayın, onların söyleyeceğini ben deyivereyim “ Harikaydınız(!) Başkanım”
Mütevazi olduğunu sandığım hanımefendiyi bile gaza getirerek, manasız poz verdirip servis ettiren o yalakalardır.
Nilüfer sadece başkan seçti eşbaşkan değil!
Nilüfer, Artvin ilçelerine benzemez seçmeni zordur ve beklentileri yüksektir.
Yazdığım her satıra fikri takip yapacağımdan kimsenin şüphesi olmasın.
90'lı yılların sonlarında yaşamayı hayal ettiğim ve gerçekleştirdiğim Nilüfer'de 25 yıldır, böyle olaylara tanık olmadım.
Mahallemde okul yolunda, çocuklara tehlikeli olacak kadar büyüyen şimşirleri biçtirme işini bile üç ricanın ardından tehditle yaptırdım.
Yani TCK ya ve CMUK'a göre 36 yılda bile tahliye şansları yoktu.
Hepsinin ölüsü çıkacaktı kafesten, ardından ve isimsiz çukurlara gömüleceklerdi.
Gitmek lazımdı...
Görmek lazımdı...
Bir daracık avlu ve bir avuç gökyüzünden başka hiçbir lüksleri yoktu.
Tabi ki içerde onları kayıracak adamları da...
Yemek desen ayrı bir felaket...
Günü geçmiş GDO'lu yemek artıkları servis ediliyordu..
Ulan İnsanoğlu insan!
Onlar etin de, otun da, meyveninde en temizini ve iyisini yiyorlardı kendi alemlerinde...
Senin gibi konserve ya da kimyasallı dondurulmuş gıda yemiyorlardı...
Senin para ile alamadığını onlar biraz bilek, biraz yürek gücüyle alıp yiyorlardı.
İnsanlığımdan utanasım geldi.
Serengeti'de yaşaması gereken Aslan, Kaplan, Zürafa , Zebra ve diğerlerinin ne işi vardı kurşun gibi ağır Bursa havasında?
Amazon'da yağmur ormanlarında uçması gereken kuşları, Asya bozkırlarında koşması gereken atları, develeri hangi akılla ve yasa ile kafeslerin içinde tutuyorsunuz?
Bir de çocuklar hayvanları tanımalı diyenlere dolu dolu bir sktir çekesim var kiiii....
Bizim çocukluğumuzda çingenelerin gezdirdiği ve oynattığı (!) ayılar vardı.
Ya da bayramlarda çadırlarda kafes içinde bir kaç maymun ve oklu kirpi veya çakma deniz kızı vardı...
Hangimize hayvan sevgisi öğretti o sahneler?
Koyunlar, keçiler, develer bile mahsundu tel örgüler arkasında...
Hayvanat Bahçelerine kültür diyenlerin beynine limon sıkayım en ekşisinden...
PC , İnternet, tablet, akıllı telefon herkeste var gir hepsini canlı izle ve öğren..
Salakça oyunlar oynayıp, şeker patlatarak akıllı olduğunu zannedeceğine...
O hayvanların hepimizden bir yaşam alacağı var.
Onlar kaderine razı falan değil.
Bomboş gözlerle onları izleyen bizlere lanet okuyarak bakıyorlar...
Ne tıktınız bizi kendi cehenneminize lan pis mahluklar diyerek ....
Onları ölümüne mahkum eden biz insanların şu dünyaya ne hayrı dokundu ki; bu işi doğru yapalım...
Allah hepimizin müstehakını gani gani versin..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman GÜRÇAY
Nilüfer'den umudumu kestim, Cehennemi gezdim
Nilüfer Belediyesinde dükkancıların kullandığı müptezellerin kubur edebiyatı ile Nilüfer halkına izletilen kim daha kirli, kimin ki daha büyük, kim daha hırsız temalı savaş senaryolarından sıkıldım.
İtibar suikastçilerinden nefret ederim.
Bursa'da ben en büyüğüm diyen, kimsenin bulaşmak istemediği fırıldağa bile kendi ifadesiyle diz çöktürdüm.
Kiminin işiyle, kiminin eşiyle, kiminin dişiyle, kiminin kuşuyla, şerefe kalkan kadehler eşliğinde karnını doyurduğu masalarda duyduğu sırları pazarlayıp çorbacılık yapardı.
Tek doğrusu yazdıklarına imza atmasıydı.
Şimdi de Mehmet Baransu kokulu imzasız itibar suikastları başladı.
Şadi Başkan için de yazılan çok büyük iddialar ve dizinin final senaryosu yazıldı.
Ama ne hikmetse yarım gün sonra kaldırıldı.
Bir çok okurum içeriği görmedi, hatta başkanın kendisi bile görmediğini söyledi.
Ardından yine imzasız karşı cephe kuruldu.
Birçok isim hedef konarak tehdit edilmeye başlandı.
Eski başkanlar, eski başkan yardımcıları, iş insanları, dükkancı oda temsilcileri, kıyıma uğratılmaya başlandı.
Ama bu operasyonda maksat temiz belediyecilik değil, parmak sallayarak köşe kapma oyunu oynamaktır.
Kayyum aşamasına gelmeye ramak kaldı.
Şadi Başkan için yazılanların kısa bir süre şıppadanak kalkması tesadüf müdür?
Operasyon merkezi olarak anlatılan Nilüferspor'un başına kendi eski il yöneticisinin, yönetim kuruluna özel mali müşavirinin atamasının kriterleri nedir?
Bunun adı süreç yönetmek değil sürece teslim olmaktır.
Bu tablo bana, Nilüfer Belediyesinde hemşericilik yapıldığı , CHP yi yok sayarak ve eski SHP'lilerin kayırılıp makamlara atanması sonucunda, Nilüfer Halkının beş yıl hizmetsiz geçen uzun dönem askerliğe mahkum edileceğini gösterdi.
Gemlik'ten yanına aldığı adama, hatırını çöpe attığı için yazacağım mektubun içeriğini öğrenince bana onun seviyesine inmek sana yakışmaz dediğini dün gibi hatırlıyorum ama şimdi yeni kriterlerini merak ediyorum.
Birkaç kifayetsiz yanında üst aklın dikte edip gönderdiği Bay Aksünger'in Yaman'a verdiği demeçte Nilüfer Belediye Başkanı için mealen “Sen zaten yoksun senin işin patron ne derse onu yapmaktır.” cüreti bile bu mecburi hizmetin şifresidir.
GS derneğine hem de beleş peşkeş çekilen kupon araziye dur diyemeyen bir iradesizlik Nilüfer halkının aday seçiminde aldatıldığının belgesidir.
Mahmut beyin süreci yönetttiği 2.500 m2 bahçeli meyhaneye bir temel atın da; sonrasında el mi yaman bel mi yaman görelim.
Bu yamanın bildiğiniz, şefkatle destek verdiğiniz Yaman ile ilgisi yoktur.
Bize beş yıl için kirli ve gizli mesajların gündem olacağı, bize hizmetlerin ilk günden aksamaya başladığı alacakaranlık kuşağında yaşayacak bir Nilüfer sunuyorsunuz.
Kapı aralarında mırıldanacağınıza gezmekten fırsat bulursanız ders çalışın ve geçmişi sorgulayacak, iddialara yanıt verecek, kendinizi ifade edecek bir toplantı yapın.
Nilüfer'e hizmet ve sorunları konusunda dersinize iyi çalışmadığınızı kendi görüntü ve konuşmalarınıza bakıp kendiniz görebilirsiniz.
Ama sakın çevrenizdeki kifayetsizlere sormayın, onların söyleyeceğini ben deyivereyim “ Harikaydınız(!) Başkanım”
Mütevazi olduğunu sandığım hanımefendiyi bile gaza getirerek, manasız poz verdirip servis ettiren o yalakalardır.
Nilüfer sadece başkan seçti eşbaşkan değil!
Nilüfer, Artvin ilçelerine benzemez seçmeni zordur ve beklentileri yüksektir.
Yazdığım her satıra fikri takip yapacağımdan kimsenin şüphesi olmasın.
90'lı yılların sonlarında yaşamayı hayal ettiğim ve gerçekleştirdiğim Nilüfer'de 25 yıldır, böyle olaylara tanık olmadım.
Mahallemde okul yolunda, çocuklara tehlikeli olacak kadar büyüyen şimşirleri biçtirme işini bile üç ricanın ardından tehditle yaptırdım.
İnanç kırılması, bardak kırılmasına benzemiyor canımı yakıyor.
Bu duygularla Botanik Park'da yürürken, aklıma insanlığın kara lekesinin kurbanlarını, mahpusta yatanları ziyaret etmek geldi...
Hiçbir suçları olmamasına rağmen hapis yatıyorlardı.
Üstelik hepsinin cezası ağırlaştırılmış müebbetti.
Yani TCK ya ve CMUK'a göre 36 yılda bile tahliye şansları yoktu.
Hepsinin ölüsü çıkacaktı kafesten, ardından ve isimsiz çukurlara gömüleceklerdi.
Gitmek lazımdı...
Görmek lazımdı...
Bir daracık avlu ve bir avuç gökyüzünden başka hiçbir lüksleri yoktu.
Tabi ki içerde onları kayıracak adamları da...
Yemek desen ayrı bir felaket...
Günü geçmiş GDO'lu yemek artıkları servis ediliyordu..
Ulan İnsanoğlu insan!
Onlar etin de, otun da, meyveninde en temizini ve iyisini yiyorlardı kendi alemlerinde...
Senin gibi konserve ya da kimyasallı dondurulmuş gıda yemiyorlardı...
Senin para ile alamadığını onlar biraz bilek, biraz yürek gücüyle alıp yiyorlardı.
İnsanlığımdan utanasım geldi.
Serengeti'de yaşaması gereken Aslan, Kaplan, Zürafa , Zebra ve diğerlerinin ne işi vardı kurşun gibi ağır Bursa havasında?
Amazon'da yağmur ormanlarında uçması gereken kuşları, Asya bozkırlarında koşması gereken atları, develeri hangi akılla ve yasa ile kafeslerin içinde tutuyorsunuz?
Bir de çocuklar hayvanları tanımalı diyenlere dolu dolu bir sktir çekesim var kiiii....
Bizim çocukluğumuzda çingenelerin gezdirdiği ve oynattığı (!) ayılar vardı.
Ya da bayramlarda çadırlarda kafes içinde bir kaç maymun ve oklu kirpi veya çakma deniz kızı vardı...
Hangimize hayvan sevgisi öğretti o sahneler?
Koyunlar, keçiler, develer bile mahsundu tel örgüler arkasında...
Hayvanat Bahçelerine kültür diyenlerin beynine limon sıkayım en ekşisinden...
PC , İnternet, tablet, akıllı telefon herkeste var gir hepsini canlı izle ve öğren..
Salakça oyunlar oynayıp, şeker patlatarak akıllı olduğunu zannedeceğine...
O hayvanların hepimizden bir yaşam alacağı var.
Onlar kaderine razı falan değil.
Bomboş gözlerle onları izleyen bizlere lanet okuyarak bakıyorlar...
Ne tıktınız bizi kendi cehenneminize lan pis mahluklar diyerek ....
Onları ölümüne mahkum eden biz insanların şu dünyaya ne hayrı dokundu ki; bu işi doğru yapalım...
Allah hepimizin müstehakını gani gani versin..