Bursa'nın yerel seçim sonuçlarını seçimleri kaybedip koltuklarını devredenler bile kabullenip hazmetmişken, kazananların bazılarının içinden fışkıran mikromilliyetçi tavırlar, zamanında Bülent Ecevit'i bile bıktıran hizipciliğin hortlaması ve gücü içine sindiremeyen hazımsızlıklar alarm veriyor.
Bursa'da başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere önemli belediyeler uzun süre sonra el değiştirdi.
Geçmişin tozunu alırken, yeni ufuklara yelken açmak için yönetici ve üst düzey idari kadrolarda değişiklik yapılması doğaldır.
O makamlara siyaseten atananların içlerinde görevlerini layıkıyla yapanlar da vardı ama devir değişince siyaseten görevlerinden alınacaklarını biliyorlardı.
Önemli olan geride bıraktıkları dönemin Z raporunu aldıklarında günün sonunda gururla bakacakları bir tablo görüp görmemeleridir.
Gözlemlediğim kadarıyla da Nilüfer'deki istisnalar dışında atamalarda liyakata önem verilmiş olup bazıları ile devam kararı alınması kurumsal hafızanın önemi ve sürecin sağlığı açısından doğru olmuştur.
Var olduğu söylenen görevleri ay sonlarında bankamatik tuşlamaktan ibaret olan görevlilerinin tasfiyesini de doğru buluyorum.
Partizanca personel kıyımını hatasına düşülmeden, iş ahlakı ile görev yapan insanlara, yöneticilerinize güvenin ve işinize bakın denmesini de önemsiyorum.
Burada olursa asıl sıkıntı Bursa yerelinde “iktidar” olan parti yönetiminin tutumundan çıkar, derken bir yerden pırtladı bile...
Belediye Başkanları seçildikleri gün siyasi duruşlarını değil ama siyasi kimliklerini makam odalarının dışında bırakmalıdır.
Asıl olan seçime girdiği partinin değil seçildiği ilin, ilçenin belediye başkanı olabilmektir.
Bursa'da büyük ölçüde bunu bekliyorum.
Türk siyasi tarihi bunun doğru ya da doğru olmayan örnekleri ile doludur ve ülkede iktidara giden yol ayrımı da buradadır.
Gençler bilmez ama Türkiye'de 25 yıllık Ak Parti iktidarını mimarları 1994 yerel seçimlerinde merkez solu kendi içinde kavun gibi dilimleyenlerdir.
Maalesef o sorumsuzlar balık hafızalılar tarafından duayen diye ortalıkta geziyor ve Bursa'ya ayar vermeye kalkıyor. İsimlerini merak edenler 1994 İstanbul ve Ankara elleriyle teslim ettikleri yerel seçim sonuçlarına baksınlar.
Bunca kelamı boşuna etmedim.
Bir CHP İl Yöneticisi, Osmangazi Belediyesinde çalışan görevliye “ Senin önceki dönem CHP İl Başkanı Turgut Özkan'a yakın olduğuna dair duyum aldım. Erkan Başkan ile görüşüp seni işten attıracağım.” diyor.
Okudum bir daha okudum ve aklıma mukayyet ol Rabbim dedim.
Fıkra gibi değil mi?
Bir Ak Parti sempatizanı olan çalışana yapılmaması gereken partizanlığı, kendi partilisine reva görüyor.
İl Yöneticisi Ahmet Kılıç!
Bu iddialar doğru mu bilmem ama senin Erkan Başkanı arayıp bunu söylediğinin külliyen yalan olduğunu biliyorum.
Nereden mi biliyorum?
Erkan Başkan'a iddia edilen gerekçe ile böyle talepte bulunmaya cesaretiniz yetmez.
Erkan Başkan'ın böyle bir talebe vereceği cevabı da biliyorum.
Burada sorgulanması gereken şey bir çalışanı, işgal ettiği makamı kullanarak yalandan tehdit etmenin partisine karşı işlediği büyük suç olduğunun farkında bile olmamasıdır.
Bu kafaları arayıp sokak lambası yanmıyor deseniz hemen ilgileniyorum der ama arızayı işin muhatabını arayıp anlatamaz.
SEHEPE' nin kabız dönemlerinden sıyırılın ve CHP nin önünü tıkamayın ki; halk için umut olmaya devam edin.
Demirel iktidara geldiği yedi kerenin her seferinde bana bir 100 gün müsaade edin, ondan sonra konuşalım derdi.
200 günü geçtik ve artık yapılmayanlar, yapılamayanlar üzerinde konuşulmaya başlanacaktır derken Maliye'nin ve SGK nın nuhu nebiden kalma alacaklarını bir iki ayda tahsile kalkması nasıl bir belden aşağı bir operasyon ise parti içi iktidar mücadelesini bu kadar ayağa düşürmek aynı şekilde kalite sorunudur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman GÜRÇAY
Partizanlık bile değil, düpedüz hizipçilik!
Bursa'nın yerel seçim sonuçlarını seçimleri kaybedip koltuklarını devredenler bile kabullenip hazmetmişken, kazananların bazılarının içinden fışkıran mikromilliyetçi tavırlar, zamanında Bülent Ecevit'i bile bıktıran hizipciliğin hortlaması ve gücü içine sindiremeyen hazımsızlıklar alarm veriyor.
Bursa'da başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere önemli belediyeler uzun süre sonra el değiştirdi.
Geçmişin tozunu alırken, yeni ufuklara yelken açmak için yönetici ve üst düzey idari kadrolarda değişiklik yapılması doğaldır.
O makamlara siyaseten atananların içlerinde görevlerini layıkıyla yapanlar da vardı ama devir değişince siyaseten görevlerinden alınacaklarını biliyorlardı.
Önemli olan geride bıraktıkları dönemin Z raporunu aldıklarında günün sonunda gururla bakacakları bir tablo görüp görmemeleridir.
Gözlemlediğim kadarıyla da Nilüfer'deki istisnalar dışında atamalarda liyakata önem verilmiş olup bazıları ile devam kararı alınması kurumsal hafızanın önemi ve sürecin sağlığı açısından doğru olmuştur.
Var olduğu söylenen görevleri ay sonlarında bankamatik tuşlamaktan ibaret olan görevlilerinin tasfiyesini de doğru buluyorum.
Partizanca personel kıyımını hatasına düşülmeden, iş ahlakı ile görev yapan insanlara, yöneticilerinize güvenin ve işinize bakın denmesini de önemsiyorum.
Burada olursa asıl sıkıntı Bursa yerelinde “iktidar” olan parti yönetiminin tutumundan çıkar, derken bir yerden pırtladı bile...
Belediye Başkanları seçildikleri gün siyasi duruşlarını değil ama siyasi kimliklerini makam odalarının dışında bırakmalıdır.
Asıl olan seçime girdiği partinin değil seçildiği ilin, ilçenin belediye başkanı olabilmektir.
Bursa'da büyük ölçüde bunu bekliyorum.
Türk siyasi tarihi bunun doğru ya da doğru olmayan örnekleri ile doludur ve ülkede iktidara giden yol ayrımı da buradadır.
Gençler bilmez ama Türkiye'de 25 yıllık Ak Parti iktidarını mimarları 1994 yerel seçimlerinde merkez solu kendi içinde kavun gibi dilimleyenlerdir.
Maalesef o sorumsuzlar balık hafızalılar tarafından duayen diye ortalıkta geziyor ve Bursa'ya ayar vermeye kalkıyor. İsimlerini merak edenler 1994 İstanbul ve Ankara elleriyle teslim ettikleri yerel seçim sonuçlarına baksınlar.
Bunca kelamı boşuna etmedim.
Bir CHP İl Yöneticisi, Osmangazi Belediyesinde çalışan görevliye “ Senin önceki dönem CHP İl Başkanı Turgut Özkan'a yakın olduğuna dair duyum aldım. Erkan Başkan ile görüşüp seni işten attıracağım.” diyor.
Okudum bir daha okudum ve aklıma mukayyet ol Rabbim dedim.
Fıkra gibi değil mi?
Bir Ak Parti sempatizanı olan çalışana yapılmaması gereken partizanlığı, kendi partilisine reva görüyor.
İl Yöneticisi Ahmet Kılıç!
Bu iddialar doğru mu bilmem ama senin Erkan Başkanı arayıp bunu söylediğinin külliyen yalan olduğunu biliyorum.
Nereden mi biliyorum?
Erkan Başkan'a iddia edilen gerekçe ile böyle talepte bulunmaya cesaretiniz yetmez.
Erkan Başkan'ın böyle bir talebe vereceği cevabı da biliyorum.
Burada sorgulanması gereken şey bir çalışanı, işgal ettiği makamı kullanarak yalandan tehdit etmenin partisine karşı işlediği büyük suç olduğunun farkında bile olmamasıdır.
Bu kafaları arayıp sokak lambası yanmıyor deseniz hemen ilgileniyorum der ama arızayı işin muhatabını arayıp anlatamaz.
SEHEPE' nin kabız dönemlerinden sıyırılın ve CHP nin önünü tıkamayın ki; halk için umut olmaya devam edin.
Demirel iktidara geldiği yedi kerenin her seferinde bana bir 100 gün müsaade edin, ondan sonra konuşalım derdi.
200 günü geçtik ve artık yapılmayanlar, yapılamayanlar üzerinde konuşulmaya başlanacaktır derken Maliye'nin ve SGK nın nuhu nebiden kalma alacaklarını bir iki ayda tahsile kalkması nasıl bir belden aşağı bir operasyon ise parti içi iktidar mücadelesini bu kadar ayağa düşürmek aynı şekilde kalite sorunudur.