SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Siyaset Aynı Yalanı Söylemekten,  Halk İnanmaktan bıkmadı…

Yazının Giriş Tarihi: 19.12.2025 15:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.12.2025 18:38

Lise yıllarımdan bu yana 60 yıldır çalışma hayatının içindeyim. Çocuk işçilikten, yöneticiliğe, yöneticilikten patronluğa kadar başıma bütün şapkaları taktım.

Ailemden aldığım devletçilik anlayışından bir gün bile ayrılmadım. Her zaman devletime güvendim ve gereğini yapar dedim. Hükümetlerde hata yapsa da devlet refleksinin galebe çalacağına inandım.

Yazmaktan çizmekten dolayı başımın derde girmesinden başka karakol yüzü görmedim.

Bizi hep kandırdılar.

60 lı yıllarda ilk yalanı “acı reçete” olarak duyduk.

O zamanlar nispeten dışa kapalı ekonomimiz olmasından kaynaklanan ve toplam ihracatımızın petrol ithalatını bile karşılamadığı günler olduğu için devalüasyon modası vardı ve dünyaya hakim tek para USD idi.

Cebinde Dolar ile Alman markı ile yakalanmanın suçu ve cezası uyuşturucu ile yakalanmaktan daha ağırdı.

Başbakan radyodan seslenir, ve haber manşetlerde şöyle çıkardı.

Devletimiz ekonomik tedbirler alarak tasarruf edecek, kamu aşırı tüketimden kaçınacaktır ve dolara yüzde bilmem kaç devalüasyon yapılarak dış açık azaltılacaktır. Bu acı ilaç sonunda halk refaha kavuşacaktır.”

Bu yalan öyle tuttu ki; 1978 de Ecevit son kez doları altı sıfırsız 17 TL den 35 liraya katladığında, 79'da Demirel bu çılgınlıktır demişti ama ara seçimleri 5-0 alınca, Ecevit Hükümeti devrilmiş, Demirel direksiyona geçtiğinde doları yine acı reçete yalanını söyleyerek 35 TL den 70 TL ye çıkarmıştı.

Ve hatta bugünün AB sinin temeli olan Ortak Pazar’a Yunanistan ile birlikte davet edildik, onlar girdi ama biz “Onlar ortak biz Pazar olacağız” diyen düşünce fukarası iktidar yüzünden girmedik ve sonrasında 40 yıldır kabul edilmek için kapı önünde bekletiliyoruz.

Biz halk olarak Ecevit’e de, Demirel’e de inanıp acı ilaçları içmiştik ama bir türlü şifayı ve refahı bulamadık.

12 Eylül darbesi oldu.

Darbeci Cunta pahalılığın ve devalüasyonun sorumlusu olarak işçi maaşlarını gördü tasarrufun ilk adımı olarak sendikal hakları doğradı.

Ekonomi karaya oturunca da idareyi ANAP a devretti.

ANAP memur maaşlarını “benim memurum işini bilir” sistemine bağlayınca toplumsal çalışma ahlakı darbeyi yedi.

Özal hükümeti içerde döviz dolaşımını serbest bırakıp, dünyaya ürün pazarlama turları düzenlemeye başlayınca, ilk zamanlarda özellikle uzak doğudan zührevi vakalar ithal ettik.

Tonton bir Cumhurbaşkanımız olunca 6 kere gidip 7 kere gelen bir başbakanımız oldu.

Değişen tek şey Türk Lirasındaki sıfırların artması oldu.

Turgut Özal görevde iken öldü.

Demirel ”ben değiştim” mottosu ile Cumbaba olduktan sonra Akdeniz ile Karadeniz şehirlerini karıştıran “Güzel Sarışın Kadın” elinde iki anahtar ile göreve geldi.

Son bir ilaç hazırlıyorum bunu içip uyuduktan sonra biri ev biri otomobil olmak üzere iki anahtarınız olacak demişti.

Ona da inandık ama uyandığımızda etrafımızda karanlık tipler ve faili meçhul cinayetler vardı.

Her şeyi biliyorum demişti ama milleti Allaha emanet edeceğine ALLAH’I millete emanet edecek kadar gerçeklerden uzaktı.

Arada gelen gidenlerin adları vardı ama kendileri olmadığından sadece paranın üzerindeki sıfırlar gibi değersizdiler.

Necmettin Erbakan döneminde asgari ücret ve emekli maaşları ilk kez suçlu ilan edilmedi ve ciddi olarak artırıldı ama bu kez ona da cunta heveslileri kafa kaldırdı.

Ak Parti iktidarının ilk on yılı bazılarının IMF Komiseri dediği ama gerçek bir ekonomist ve vatansever olan Kemal Derviş’in kamuyu gerçekten tasarrufa sokan ve çok ciddi olarak uygulanan ekonomik programa uyulması nedeniyle çok başarılı oldu.

Sonraki dönemde güçlü parlamento desteği olan hükümetlerle yürütülen politikalara liyakatsız kadrolar hakim olunca terazinin dengesi bozuldu.

Bugün hızla düşüyoruz ama gözünü kapatanlara göre uçuştayız.

Rakamlarla oynayarak kimsenin karnını doyuramazsınız.

Çeyrek asırlık iktidarın her şeyin başı olan eğitime bile çare bulamaması, 2 yılda bir bakan ve sistem değiştirmesi sonucunda eğitimle cahil bir nesil yaratıldı.

Bugünlerde asgari ücret ve emekli maaşları konuşuluyor

Biri; açlık düzeyini ancak yakalayacak rakam olan maaş için

“Yüzde 40 zam yaparsak enflasyon azar diyor”

Bir başkası mealen “emeklinin eline bu kadar para verirsek kudururdiyor.

Biri kendisi varlıklı olduğu için Allah’ı konuya dahil ederek mealen “ALLAH bazen varlıkla bazen yoklukla sınar ne mutlu ki siz yoklukla sınanıyorsunuz” diyor.

Sayın Cumhurbaşkanı sabır istiyor ve ardından “bu yolun sonu selamet” diyor.

Biz mi ne diyoruz?

Bu sözlere inanlarla inanmayanlar olarak ikiye bölündük birbirimizle kavga ediyoruz.

Ben diyorum ki;

Yıllarca çalışan emeklinin ahı tutar

O gün gelince hamsi balinayı yutar

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.