Kıymetli okurlarım; bugün size hepimizin dilinde, zikrinde ama kaçımızın gönlünde olduğunu bilmediğim bir başlıkla geldim. “Allah büyüktür...” Her çıkmaz sokağın başında, her ateşin ortasında dilimle zikrettiğim, ama gönlümde zikrederken inşallah kalbim gerçekten tasdik ediyor korkusuna kapıldığım, en büyük antidepresanımı anlatmak için geldim.
Tamam da kardeşim başlığa yazsaydın “Allah büyüktür” diye ne gerek var lüzumsuz artistliğe diyorsunuzdur. Evet ben sizi bilirim kibrine kapılarak bu başlığı atmayı gerekli buldum. Malum insanlık olarak önce etikete bakarak bir şeylere değer verip vermeyeceğimizi karar veriyoruz. İnsanlık olarak, çok da doğru işler yaptığımızı söylemek pek mümkün değil. Ömrümüz hatalar ve eksiklerle geçiyor.
Her şeyin üstesinden gelirim, ben her şeyi başarırım, dünyanın merkezinde ben varım nidalarıyla; efendim "laissez-faire, laissez-passer" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) yalanını da modernite bir güzel allayıp pullayıp bizlere sunup, bizler de alkışlar eşliğinde büyük bir coşkuyla üç sefer aldım kabul ettim diyerek nikahlandığımız bu yalanla birlikte dünyayla kavgamız başlamış oldu...
Anlayacağınız bize bu dünyanın gerçek sahibinin kim olduğunu unutturdular. Bizlerin de işine gelecek oldu ki; karşı koymak yerine evet ya patron benim deme gafletine gözümüz kapalı dalıverdik. Kibir kulelerini birbirimizin üstüne basarak inşa ettik. Hepimiz birimiz için değil, her biriniz benim için varsınız terbiyesizliğine sancaktar olduk. Birbirimizin mutluluğuna başarısına sevinemez olduk. (Allah ajandalı Müslümanları bizden beri tutsun.)
Ve işin sonunda ne yapabildik ne de geçebildik. Çünkü bu dünyanın gerçek sahibinin kim olduğu ve ne dilerse finalde onun dediği olduğu gerçeği suratımıza okkalı bir şamar olarak vuruverdi. Dipsiz kuyulara da düşsek ki mazi de düştüğümüz de vardır; özellikle tökezleyip düşmek konusunda milletçe çok ciddi bir maharetimiz olduğu aşikâr. O takılıp düştüğümüz taşa da kalkıp Allah büyüktür diye haykırmalıyız. O zifiri karanlıkta dipsiz kuyudayken de Allah büyük diye bağırmalıyız. Evet “Allah is the greatest” işittim ve iman ettim ve sizleri de şahit koştum, darısı sizin başınıza ve benim şahitliğime…
Vesselam…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Samet Karakaya
ALLAH IS THE GREATEST
Kıymetli okurlarım; bugün size hepimizin dilinde, zikrinde ama kaçımızın gönlünde olduğunu bilmediğim bir başlıkla geldim. “Allah büyüktür...” Her çıkmaz sokağın başında, her ateşin ortasında dilimle zikrettiğim, ama gönlümde zikrederken inşallah kalbim gerçekten tasdik ediyor korkusuna kapıldığım, en büyük antidepresanımı anlatmak için geldim.
Tamam da kardeşim başlığa yazsaydın “Allah büyüktür” diye ne gerek var lüzumsuz artistliğe diyorsunuzdur. Evet ben sizi bilirim kibrine kapılarak bu başlığı atmayı gerekli buldum. Malum insanlık olarak önce etikete bakarak bir şeylere değer verip vermeyeceğimizi karar veriyoruz. İnsanlık olarak, çok da doğru işler yaptığımızı söylemek pek mümkün değil. Ömrümüz hatalar ve eksiklerle geçiyor.
Her şeyin üstesinden gelirim, ben her şeyi başarırım, dünyanın merkezinde ben varım nidalarıyla; efendim "laissez-faire, laissez-passer" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) yalanını da modernite bir güzel allayıp pullayıp bizlere sunup, bizler de alkışlar eşliğinde büyük bir coşkuyla üç sefer aldım kabul ettim diyerek nikahlandığımız bu yalanla birlikte dünyayla kavgamız başlamış oldu...
Anlayacağınız bize bu dünyanın gerçek sahibinin kim olduğunu unutturdular. Bizlerin de işine gelecek oldu ki; karşı koymak yerine evet ya patron benim deme gafletine gözümüz kapalı dalıverdik. Kibir kulelerini birbirimizin üstüne basarak inşa ettik. Hepimiz birimiz için değil, her biriniz benim için varsınız terbiyesizliğine sancaktar olduk. Birbirimizin mutluluğuna başarısına sevinemez olduk. (Allah ajandalı Müslümanları bizden beri tutsun.)
Ve işin sonunda ne yapabildik ne de geçebildik. Çünkü bu dünyanın gerçek sahibinin kim olduğu ve ne dilerse finalde onun dediği olduğu gerçeği suratımıza okkalı bir şamar olarak vuruverdi. Dipsiz kuyulara da düşsek ki mazi de düştüğümüz de vardır; özellikle tökezleyip düşmek konusunda milletçe çok ciddi bir maharetimiz olduğu aşikâr. O takılıp düştüğümüz taşa da kalkıp Allah büyüktür diye haykırmalıyız. O zifiri karanlıkta dipsiz kuyudayken de Allah büyük diye bağırmalıyız. Evet “Allah is the greatest” işittim ve iman ettim ve sizleri de şahit koştum, darısı sizin başınıza ve benim şahitliğime…
Vesselam…