Lise yıllarımda, tanrıların lanetlediği bir adamın hikayesini okumuştum,
Tanrıların sonsuz bir çileyle cezalandırdığı bir adam Sisifos…
Yunan Tanrıları Sisifos’u bir dağın tepesine koskocaman bir taşı çıkarmaya mahkûm etmişler.
Ne var yani koskocaman da olsa bir taş sonuçta, dağın tepesine de çıkar, yerin altına da iner der dediğinizi duyar gibiyim…
İlk okumaya başladığımda ben de aynı tepkiyi vermiştim, bende sizler gibi düşünmüştüm.
Fakat cezanın esasında, taşı dağın zirvesine çıkarmak olmadığını hikâyeyi okumayı bitirdiğimde anlamıştım.
Sisifos, taşı dağın tam tepesine çıkardığı anda, taş gerisin geriye aşağı yuvarlıyormuş.
Kaç kere denerse denesin, taş her seferinde aşağıya kadar hızla tekrar yuvarlanıyormuş.
Aslında Tanrılar, Sisifos’u koskocaman bir taşı dağın tepesine çıkarmaya mahkûm etmemişler.
Aslında tanrılar, Sisifos’u beyhude bir çabaya mahkûm etmişlerdi.
Ne kadar denerse denesin, hep tekrar başlamak zorunda kaldığı beyhude bir çaba…
Bizler de öyle değil miyiz?
Her birimizin mahkûm olduğu beyhude bir çabası yok mu?
Bizlerde her zaman yeniden başlamak zorunda bırakılmadık mı?
Her seferinde, bu sefer olacak hissiyatıyla kollarımızı sıvayıp, günün sonunda “olsun bir daha ki sefere” demedik mi?
Hayat defterimizin tozlu sayfalarında, yarım kalmış kaç hikayemiz var?
Bu yazıyı “aramızdaki Sisifoslar’a” yazıyorum, bende sizlerden biriyim.
Bu zamana kadar bin bir hırsla ve ihtirasla sırtlandığım onca yükün altında kalmış biri olarak yazıyorum.
Bu sözleri sizlere, bunca hırsla hedefe varmış olsam ne bulacaktım ki düşüncesiyle…
Ya da sizler bunca hırsla adımlarken merdivenleri yolun sonunda ne mutlu edecekti ki sizleri?
Evet, bizler Sisifos gibi baştan başlamakla sınandık...
Yalnız bir farkla hem de öyle azımsanacak bir fark da değil, bizler biliyoruz inanıyoruz ve iman ediyoruz ki Allah (azimüşşan) yeniden başlayanların yardımcısıdır.
Her olmayışın ardından yeniden başlamakla meşhur olmuş adamların evlatları olarak, hiçbir şey olmamış gibi bunca yenilginin ardından yüzümüzdeki güngörmüş tebessümümüzle yeniden başlayacağımız onlarca yenilginin ilk günündeyiz.
Evet belki bizden sonrakilere miras olarak onlarca, yüzlerce yenilgi bırakacağız.
Fakat ne olursa olsun, vazgeçenlerden olmayışımız bizim belki de tek zaferimiz olarak kalacak.
Beşinci günün şafağında doğudan gelen atlıların otları çiğnediği gibi çiğneyecek, bizim yenilgilerimiz kolay kazanılmış zaferleri…
Evet, ben bugün tekrar kaybedeceğimi bildiğim bir kavga için kollarımı sıvıyorum.
Kolay kazanılmış zaferlere inat günün sonunda dağın zirvesine tam çıkacakken tekrar aşağı düşeceğim…
Vesselam
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Samet Karakaya
ARAMIZDAKİ SİSİFOSLAR’A
Lise yıllarımda, tanrıların lanetlediği bir adamın hikayesini okumuştum,
Tanrıların sonsuz bir çileyle cezalandırdığı bir adam Sisifos…
Yunan Tanrıları Sisifos’u bir dağın tepesine koskocaman bir taşı çıkarmaya mahkûm etmişler.
Ne var yani koskocaman da olsa bir taş sonuçta, dağın tepesine de çıkar, yerin altına da iner der dediğinizi duyar gibiyim…
İlk okumaya başladığımda ben de aynı tepkiyi vermiştim, bende sizler gibi düşünmüştüm.
Fakat cezanın esasında, taşı dağın zirvesine çıkarmak olmadığını hikâyeyi okumayı bitirdiğimde anlamıştım.
Sisifos, taşı dağın tam tepesine çıkardığı anda, taş gerisin geriye aşağı yuvarlıyormuş.
Kaç kere denerse denesin, taş her seferinde aşağıya kadar hızla tekrar yuvarlanıyormuş.
Aslında Tanrılar, Sisifos’u koskocaman bir taşı dağın tepesine çıkarmaya mahkûm etmemişler.
Aslında tanrılar, Sisifos’u beyhude bir çabaya mahkûm etmişlerdi.
Ne kadar denerse denesin, hep tekrar başlamak zorunda kaldığı beyhude bir çaba…
Bizler de öyle değil miyiz?
Her birimizin mahkûm olduğu beyhude bir çabası yok mu?
Bizlerde her zaman yeniden başlamak zorunda bırakılmadık mı?
Her seferinde, bu sefer olacak hissiyatıyla kollarımızı sıvayıp, günün sonunda “olsun bir daha ki sefere” demedik mi?
Hayat defterimizin tozlu sayfalarında, yarım kalmış kaç hikayemiz var?
Bu yazıyı “aramızdaki Sisifoslar’a” yazıyorum, bende sizlerden biriyim.
Bu zamana kadar bin bir hırsla ve ihtirasla sırtlandığım onca yükün altında kalmış biri olarak yazıyorum.
Bu sözleri sizlere, bunca hırsla hedefe varmış olsam ne bulacaktım ki düşüncesiyle…
Ya da sizler bunca hırsla adımlarken merdivenleri yolun sonunda ne mutlu edecekti ki sizleri?
Evet, bizler Sisifos gibi baştan başlamakla sınandık...
Yalnız bir farkla hem de öyle azımsanacak bir fark da değil, bizler biliyoruz inanıyoruz ve iman ediyoruz ki Allah (azimüşşan) yeniden başlayanların yardımcısıdır.
Her olmayışın ardından yeniden başlamakla meşhur olmuş adamların evlatları olarak, hiçbir şey olmamış gibi bunca yenilginin ardından yüzümüzdeki güngörmüş tebessümümüzle yeniden başlayacağımız onlarca yenilginin ilk günündeyiz.
Evet belki bizden sonrakilere miras olarak onlarca, yüzlerce yenilgi bırakacağız.
Fakat ne olursa olsun, vazgeçenlerden olmayışımız bizim belki de tek zaferimiz olarak kalacak.
Beşinci günün şafağında doğudan gelen atlıların otları çiğnediği gibi çiğneyecek, bizim yenilgilerimiz kolay kazanılmış zaferleri…
Evet, ben bugün tekrar kaybedeceğimi bildiğim bir kavga için kollarımı sıvıyorum.
Kolay kazanılmış zaferlere inat günün sonunda dağın zirvesine tam çıkacakken tekrar aşağı düşeceğim…
Vesselam